Karga ile tilki masalını hatırlarsınız. Hani bir karga, ağzında bir parça beyaz peynirle bir dala tünemiş; sonra bizim tilki efendi gelmiş yaldızlı sözleriyle onu aldatıp ağzındaki peyniri düşürmüş vs.
Elbette masal bu, fakat masallar da daha çocuk yaşlarda iken hakikati bize öyle farklı göstermektedirler ki, özellikle metinlerin ihtiva ettiği malzemeye yabancı iseniz zamanla bu tür metinlerin etkisiyle bambaşka bir dünyada bulabiliyorsunuz kendinizi. Ama bizzat tabiatın içinde, hayatın tam orta yerindeyseniz, hakikati başkasının gösterdiği şekliyle değil de bizzat kendiniz görüveriyorsunuz. Bu sefer de başka etkenler giriyor devreye, ama meseleyi o kadar uzatma niyetim yok. Hemen söyleyivereceğim size gördüğüm hakikati.
İki muhteşem hayvan, ikisi de çok zeki; hemen öğrenen, çevreyi en çabuk analiz eden, oldukça ihtiyatlı iki hayvan: Tilki ve karga. Bakmayın masallarda yansıtılan aptal kargaya; tilki ne kadar zeki ise karga ondan iki kat daha zeki. Bu, tilkiyi daha aşağı göstermek şeklinde anlaşılmamalı, zira bizzat tilki beslemiş, evcil hayvanı olarak tilki sahibi olmuş ve üstelik tilkiden çok şey öğrenmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, tilki de sadece zekasıyla değil, bir aile reisi olarak yavrularına ve yuvasına, yani vatanına sadakatiyle saygı duyduğum muhteşem hayvanlardan.
Karga ile tilkinin bir arada anılmalarının sebebi ise iki yönlü bir işbirliğinin söz konusu olmasıdır. Bir yönüyle karga yer gösterir, tilki avlar; ya da tilki avlar, karga geride kalanları temizler. Diğer yönüyle ise karga, farklı bir ses tonuyla civardaki savunmasızlara tilkinin avda olduğunu duyurur. Bu işbirliği sırasında öyle özel bir strateji ve öyle özel bir dil kullanmaktadırlar ki, akıllara durgunluk verir. İşte burada size asıl bahsedeceğim kanatlı hayvan, hem karada hem havada yaşayanlar arasında kelime hazinesi ve anlatım gücüyle hemen dikkat çeken, hatta Hz. Adem ile Havva'ya defin işleminin nasıl olacağını gösteren; insanlığın ikinci babası Nuh'un, gemiden bir kara parçası bulması için gönderdiği ilk hayvan; yüksek dağların zirvelerinde yaşamak gibi bir hobisi olan, tüm esrarengiz ve karanlık bölgelere ilk girip çıkan muhteşem zeki kuş: Kuzgun… Namı diğer kara karga.
Belki de Nuh Tufanı'nın bir hatırası olmak üzere mesire alanı olarak Erciyes zirvesini seçen ve Kayseri semalarından, özellikle Erciyes Üniversitesi kampus alanından, sanki ilim alemine ısrarla kendisini fark ettirmek istercesine zaman zaman sürüler halinde geçen, işbirliği yapmayı, ortak yaşamayı, paylaşmayı seven ve her yönüyle üzerinde çeşitli araştırmalar yapılması gereken, “gözlerinden zeka fışkırıyor” tabirini hayvanlar dünyasında en fazla hak eden kuş.
Fakat ne yazık ki Erciyes ve çevresindeki tüm zenginlikler gibi o da ıskalanmış, belki de karalığından dolayı karanlıklarda kalmış, bilgisizliğimizle ondan daha da karanlık dünyamızda bihaber olduğumuz bir başka değer.
Dünya genelinde dağcılık sporunda yaygın olarak kullanılan amblemlerden ikisi kuzgun ve karabinadır. Her ikisinin de temsil ettiği değerler: Emniyet, ehliyet ve ihtiyattır. Erciyes zirvesine çıkan her dağcı zirvelerde her türlü hava şartlarına rağmen büyük bir emniyet ve ehliyetle kanat çırpan bu kuzgunlarla mutlaka karşılaşır ve kuzgunlar dağlarda dağcıların ruhlarıyla arkadaşlık kurarlar. Gizli bir arkadaşlıktır bu, onun için zirvede kuzgun görmüş bir dağcı, nedenini anlamaksızın zirveye mutlaka bir kez daha, sonra bir kez daha tekrar gitmek ister. Bu da bir yorum elbette, fakat Erciyes'in taşralı kargalarıyla komşuluk yapmamışsanız, zirvelerin kuzgunlarıyla ruhunuzun arkadaşlığı hayaldir.
İşte Erciyes de kuzgun tabiatında bir dağdır. O kadar ayan beyan, tüm zenginlikleriyle ortada bir dağ iken; kevenini, tilkisini, saksağanını, atını, kurdunu, ördeğini, kekliğini göremezseniz, kuzgununu görmeniz, anlamanız, onlardan yararlanmanız mümkün değildir. İşte gözümüzün önünde organize sanayinin yanı başında, Erciyes'in binlerce kanatlarının yaşadığı bir cennet; ve kaç Kayserili haberdar bu cennetten. Hatta bizzat yanı başlarında sabah akşam harıl harıl çalışan organize sanayi ahalisinden kaçı gerçek manada haberdar bu muhteşem değerden. Böyle bir park kurmaya kalksanız, kuramazsınız ya… Trilyonlar harcamanız gerekir.
Ne yazık ki Erciyes'in eteklerine kapanan kanatları da kırılmak üzere… Ruhları zirvelere çıkarmaya gelince; tabiata tıpkı kanadı kırık kuşlara hastaneler kuran necip atalarımızın bakışı gibi bir bakışla bakabilecek zihniyete sahip olmadan, bu köhne bedenlerin yokuşları tırmanıp zirvelere ulaşması hayal..