HARUN GÖK
Köşe Yazarı
HARUN GÖK
 

AİLE ŞİRKETLERİNİ AKIBETİ

Aile Şirketlerini Akıbeti Bu yazımda hayat pahalılığından, maliyetlerin artmasından, akaryakıt zamlarından veya işçilere yapılan zammın buharlaşmasından bahsetmeyeceğim. Ben size işletmelerin kurulmasından sonraki evrelerden, başına gelebilecek olumsuz durumlardan bahsetmek istiyorum.  “Neden bu konu ile ilgili bir yazı kaleme almak istediniz” diye soracak olursanız, bunu size şu şekilde ifade edeyim. İşletmeler kurulurken genel olarak tek kişinin işin başında olarak küçük bir mekanda faaliyetine başlar. Daha sonraları işlerin gidişatına göre şekillenir. Burada işin konusu, piyasa şartları, kuruluş yeri ve Pazar durumu gibi bir çok etkenler işletmenin başarısı veya başarısızlığını doğrudan etkilediği görülür. Başlangıçta işletme sahibi işletmenin mal alımı, mal satışı, tahsilatı, ödemeleri, velhasıl işletmenin her şeyidir. Olumlu veya olumsuz tüm kararları kendisi verir. Verdiği kararların doğru ve yanlış olması kendisini ilgilendirir ve her yaptığı hata sonucunda bir ders alır. Bunun sonucunda maliyeti yüksekte olsa tecrübe sahibi olur. Bu durum ticaretin hayat üniversitesidir. Kişilerin eğitim seviyeleri  ne olursa olsun bazı şeyler kitaplarda yazmadığı için yaşayarak öğrenir. İşletme sahibi işi ile, işletmesiyle o derece iç içedir ki, artık çocuğu gibi olmuştur. İşletmenin gidişatındaki her başarı onu mutlu eder. Her olumsuzluk veya beklenmeyen durum onun uykularını kaçırır. Tahsilatını yapamadığı bir alacağından dolayı ödeme zorluğuna girerek hastalanabilir. Günü gelmiş borcunu ödeyemeyeceği için çözüm yollarını kendisi bulur.  Yeni kurulan bir işletme çocuğuz gibi  ilgi, alaka dikkat ister. Bazen acıkır yemek yemek ister (para). Bazen karnı ağrır. midesi bulanır. (Ekonomik sıkıntıya girer) Böylece günler ayları, aylar yılları kovalar. Bu zaman aralığında para kazanmışsa bireysel yatırımlar başlar. Bazen yanlış ve zamansız yapılan bu harcamalar işletmeye zarar verdiği de görülür. Ama hayat devam ediyor. İnişli - çıkışlı, kârlı – zararlı zaman içerisinde işletme sahibinin evlenmesi ve çocuklarının olması ile işletme sahibinin çocuk sayısı işletmesiyle artmaya başlar.  Bu nedenle işletme gelirlerinden nemalanan sayısının da arttığı gözlenir.  İşletme sahibi  yıllar içerisinde işletmesini belli potansiyele ulaştırmış, çocukları büyümüş ve işletme içerisinde istihdam etmeye başlar.  Bu, şu  demektir. Artık işletme yönetiminde yavaş yavaş çocuklar, ilerleyen zamanda kızlar ve damatlarda işletmeye müdahil olmaya başlar. Bu arada iyi bir organizasyon ve yönetim sistemi oluşturmadıysanız  işiniz zor. Bu olumsuzluk çocuklar arasında bireysel  ve yönetimsel rekabet başlarsa artık huzursuzluğunuzu artırır. Gözünüzün yaşardığını ve hüzünlenmeye başladığınızı hissedersiniz. Artık ikinci nesil işletmede ön plândadır. İşletmeyi kuran, büyüten, koruyup gözeten ilk çocuğunuz artık sizden çıkmaya başlar. Karar verme merciinde etkinliğiniz azalmaya, bir şekilde geri plâna itildiğinizi hissetmeye başlarsınız. Zamanında gerekli tedbirleri almazsanız, ikinci nesil arasında yaş ve eğitim farkları  ortaya çıkmaya başlayınca çocuklar arasında bir takım sürtüşmeler ve iç çekişmeler kaçınılmaz olur. Bir bakmışsınız, işletmenin mahrem konuları evlere ve yatak odalarına taşınmaya başlar.  Böylece çocuklarınızın eşleri de müdahil olmaya ve dedikodu yapmaya başlar. Çocuklar arasında bir çok şey bir birlerine batmaya başlar. Harcamalarda rekabet başlar. Siz, için için hüzünlenirken işletmenin dinamikleri yavaş yavaş çatırdamaya başlar. Ne kadar iş potansiyeliniz artsa da cironuz yükselse de iç çekişmeler ve huzursuzluklar çalışanlara da sirayet ettiği zaman sorunların içinden çıkmanız mümkün olmaz. Başlangıçta sizin hayal ettiğiniz bizlik duygusu benlik duygusuna dönüşür. Bir çok alanda ve özellikle kazancın kullanımı konusunda şahsi çıkarlar ön plâna çıkmıştır. İşletme iki veya daha fazla kardeşin kurduğu bir işletmede olabilir. Yine aynı tür sorunlar artarak ortaya çıkacaktır. Birde  tedbirleri zamanında almazsanız, bunların eşleri de olaylara müdahil olmaya başlayınca işletmeye gitme ve bulunma hevesiniz kalmaz. Sizin dişinizle, tırnağınızla kurduğunuz, büyüttüğünüz, gözünüz gibi baktığınız işletmenize bir de torunlar yani üçüncü nesil müdahil olduğunda ki mutlaka olacaklar, o zaman kendinizi orada etkisiz eleman olarak görerek psikolojiniz daha çok bozulacaktır. İkinci ve üçüncü neslin bir arada olduğu işletmelerde işletmenin iç yönetmeliğini ve aile anayasasını düzgün bir şekilde yapmamışsanız işletmenin, sizin ve ailenizin geleceği tehlikededir. Bu durumda kesinlikle görev ve yetki çatışmasına izin vermemelisiniz. Üçüncü nesil işletmeye gelmeden, ikinci nesil çocukların evlerinde işletme ve diğer amca ve kardeşler arasındaki olumlu ve olumsuz konuşmalarla ilgili olarak ön yargılı bir şekil işletmeye gelecekleri için bir birlerine karşı bakış açısı basit, sahte ve saygısızca olacağından saygı ve sevgi tohumları filizlenmesi mümkün olmayacaktır. Kardeşin kardeşle, amcanın yeğene veya yeğenin amcaya olan güven duygusu olmayacaktır.  Bununla birlikte gençlerin kendilerini ispatlama çabasına girmesi, ortaya çıkacak yanlışlıkların ifade şekli beşeri ilişkileri gerecek ve personel yanında tartışmalar ve sözlü sataşmalar başlayacaktır. Çalışınlar için senin adamın, benim adamım olayı ortaya çıktığı an işler bitmiştir.  İşte bütün bu olayların sonunda olacağı tahmin etmek zor olmasa gerek. Böyle işletmelerin yaşam ömrü elli yıldır, ya da bilemedin altmış yıldır. İşletme parçalanır. Aynı üretim sektöründe birisi eski işletmede aynı unvan altında çalışmasını sürdürürken, diğeri ise aynı unvanın başına öz kelimesini ekleyerek ticari faaliyetine devam eder.  Sonunda işletmenin eski müşteri portföyü bellidir. Müşteriler ikiye bölünür. İlerleyen zamanda birbirlerinin müşterilerini alma, çalma gayreti içerisine girerler. Bölünme ile  her ikisi de finansman, üretim, teknik eleman, personel, müşteri olarak küçülmüştür. Her ikisi için de sıkıntılar başlamıştır. Tüm bu olayların sonunda;  İşletmeyi kuran çocuğu gibi koruyup  gözeten, yemeyip yediren, içmeyip içiren ebeveyn kara kara düşünerek “ben nerede yanlış yaptım” diye kendisini sorgulamaya başlar. Ama biçare, elinden bir şey gelmez. Sizlerde bu karanlık tabloyu yaşamak istemezseniz en kısa sürede kurumsallaşma yolunda bir yerden başlayın.  Son olarak sizlerle şu güzel anekdotu  paylaşmak istedim. “Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış.  -Birden çocuk takılıp düşer, canı yanıp ‘AHHHH’ diye bir ses çıkarır. -İleride bir dağın tepesinden "AHHHHH" diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor.  -Merak ediyor ve "SEN KİMSİN?" diye bağırıyor. -Aldığı cevap "SEN KİMSİN?" oluyor.  -Aldığı cevaba kızıp "SEN BİR KORKAKSIN" diye tekrar bağırıyor.  -Dağdan gelen ses "SEN BİR KORKAKSIN" diye cevap veriyor.  -Çocuk babasına dönüp "BABA NE OLUYOR BÖYLE?" diye soruyor.  -"OĞLUM" diyor adam, "DİNLE VE ÖGREN!" ve dağa dönüp "SANA HAYRANIM" diye bağırıyor. -Gelen cevap "SANA HAYRANIM!" oluyor.  -Baba tekrar bağırıyor, "SEN MUHTEŞEMSİN!“ -Gelen cevap; "SEN MUHTEŞEMSİN!"  -Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.  -Babası açıklamasını yapıyor, "İnsanlar buna "Yankı" derler, ama aslında bu "Yaşam"dır."  -"Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır.  -Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!  -Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!  -Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy.  İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren.  -Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir."  "Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır." Harun GÖK    
Ekleme Tarihi: 05 Şubat 2024 - Pazartesi
HARUN GÖK

AİLE ŞİRKETLERİNİ AKIBETİ

Aile Şirketlerini Akıbeti
Bu yazımda hayat pahalılığından, maliyetlerin artmasından, akaryakıt zamlarından veya işçilere yapılan zammın buharlaşmasından bahsetmeyeceğim.
Ben size işletmelerin kurulmasından sonraki evrelerden, başına gelebilecek olumsuz durumlardan bahsetmek istiyorum. 
“Neden bu konu ile ilgili bir yazı kaleme almak istediniz” diye soracak olursanız, bunu size şu şekilde ifade edeyim.
İşletmeler kurulurken genel olarak tek kişinin işin başında olarak küçük bir mekanda faaliyetine başlar. Daha sonraları işlerin gidişatına göre şekillenir. Burada işin konusu, piyasa şartları, kuruluş yeri ve Pazar durumu gibi bir çok etkenler işletmenin başarısı veya başarısızlığını doğrudan etkilediği görülür.
Başlangıçta işletme sahibi işletmenin mal alımı, mal satışı, tahsilatı, ödemeleri, velhasıl işletmenin her şeyidir. Olumlu veya olumsuz tüm kararları kendisi verir. Verdiği kararların doğru ve yanlış olması kendisini ilgilendirir ve her yaptığı hata sonucunda bir ders alır. Bunun sonucunda maliyeti yüksekte olsa tecrübe sahibi olur. Bu durum ticaretin hayat üniversitesidir. Kişilerin eğitim seviyeleri  ne olursa olsun bazı şeyler kitaplarda yazmadığı için yaşayarak öğrenir.
İşletme sahibi işi ile, işletmesiyle o derece iç içedir ki, artık çocuğu gibi olmuştur. İşletmenin gidişatındaki her başarı onu mutlu eder. Her olumsuzluk veya beklenmeyen durum onun uykularını kaçırır. Tahsilatını yapamadığı bir alacağından dolayı ödeme zorluğuna girerek hastalanabilir. Günü gelmiş borcunu ödeyemeyeceği için çözüm yollarını kendisi bulur. 
Yeni kurulan bir işletme çocuğuz gibi  ilgi, alaka dikkat ister. Bazen acıkır yemek yemek ister (para). Bazen karnı ağrır. midesi bulanır. (Ekonomik sıkıntıya girer)
Böylece günler ayları, aylar yılları kovalar. Bu zaman aralığında para kazanmışsa bireysel yatırımlar başlar. Bazen yanlış ve zamansız yapılan bu harcamalar işletmeye zarar verdiği de görülür.
Ama hayat devam ediyor. İnişli - çıkışlı, kârlı – zararlı zaman içerisinde işletme sahibinin evlenmesi ve çocuklarının olması ile işletme sahibinin çocuk sayısı işletmesiyle artmaya başlar.  Bu nedenle işletme gelirlerinden nemalanan sayısının da arttığı gözlenir. 
İşletme sahibi  yıllar içerisinde işletmesini belli potansiyele ulaştırmış, çocukları büyümüş ve işletme içerisinde istihdam etmeye başlar. 
Bu, şu  demektir.
Artık işletme yönetiminde yavaş yavaş çocuklar, ilerleyen zamanda kızlar ve damatlarda işletmeye müdahil olmaya başlar.
Bu arada iyi bir organizasyon ve yönetim sistemi oluşturmadıysanız  işiniz zor.
Bu olumsuzluk çocuklar arasında bireysel  ve yönetimsel rekabet başlarsa artık huzursuzluğunuzu artırır. Gözünüzün yaşardığını ve hüzünlenmeye başladığınızı hissedersiniz. Artık ikinci nesil işletmede ön plândadır.
İşletmeyi kuran, büyüten, koruyup gözeten ilk çocuğunuz artık sizden çıkmaya başlar. Karar verme merciinde etkinliğiniz azalmaya, bir şekilde geri plâna itildiğinizi hissetmeye başlarsınız.
Zamanında gerekli tedbirleri almazsanız, ikinci nesil arasında yaş ve eğitim farkları  ortaya çıkmaya başlayınca çocuklar arasında bir takım sürtüşmeler ve iç çekişmeler kaçınılmaz olur.
Bir bakmışsınız, işletmenin mahrem konuları evlere ve yatak odalarına taşınmaya başlar.  Böylece çocuklarınızın eşleri de müdahil olmaya ve dedikodu yapmaya başlar. Çocuklar arasında bir çok şey bir birlerine batmaya başlar. Harcamalarda rekabet başlar. Siz, için için hüzünlenirken işletmenin dinamikleri yavaş yavaş çatırdamaya başlar.
Ne kadar iş potansiyeliniz artsa da cironuz yükselse de iç çekişmeler ve huzursuzluklar çalışanlara da sirayet ettiği zaman sorunların içinden çıkmanız mümkün olmaz.
Başlangıçta sizin hayal ettiğiniz bizlik duygusu benlik duygusuna dönüşür. Bir çok alanda ve özellikle kazancın kullanımı konusunda şahsi çıkarlar ön plâna çıkmıştır.
İşletme iki veya daha fazla kardeşin kurduğu bir işletmede olabilir. Yine aynı tür sorunlar artarak ortaya çıkacaktır. Birde  tedbirleri zamanında almazsanız, bunların eşleri de olaylara müdahil olmaya başlayınca işletmeye gitme ve bulunma hevesiniz kalmaz.
Sizin dişinizle, tırnağınızla kurduğunuz, büyüttüğünüz, gözünüz gibi baktığınız işletmenize bir de torunlar yani üçüncü nesil müdahil olduğunda ki mutlaka olacaklar, o zaman kendinizi orada etkisiz eleman olarak görerek psikolojiniz daha çok bozulacaktır.
İkinci ve üçüncü neslin bir arada olduğu işletmelerde işletmenin iç yönetmeliğini ve aile anayasasını düzgün bir şekilde yapmamışsanız işletmenin, sizin ve ailenizin geleceği tehlikededir.
Bu durumda kesinlikle görev ve yetki çatışmasına izin vermemelisiniz.
Üçüncü nesil işletmeye gelmeden, ikinci nesil çocukların evlerinde işletme ve diğer amca ve kardeşler arasındaki olumlu ve olumsuz konuşmalarla ilgili olarak ön yargılı bir şekil işletmeye gelecekleri için bir birlerine karşı bakış açısı basit, sahte ve saygısızca olacağından saygı ve sevgi tohumları filizlenmesi mümkün olmayacaktır. Kardeşin kardeşle, amcanın yeğene veya yeğenin amcaya olan güven duygusu olmayacaktır.  Bununla birlikte gençlerin kendilerini ispatlama çabasına girmesi, ortaya çıkacak yanlışlıkların ifade şekli beşeri ilişkileri gerecek ve personel yanında tartışmalar ve sözlü sataşmalar başlayacaktır. Çalışınlar için senin adamın, benim adamım olayı ortaya çıktığı an işler bitmiştir. 
İşte bütün bu olayların sonunda olacağı tahmin etmek zor olmasa gerek. Böyle işletmelerin yaşam ömrü elli yıldır, ya da bilemedin altmış yıldır.
İşletme parçalanır. Aynı üretim sektöründe birisi eski işletmede aynı unvan altında çalışmasını sürdürürken, diğeri ise aynı unvanın başına öz kelimesini ekleyerek ticari faaliyetine devam eder. 
Sonunda işletmenin eski müşteri portföyü bellidir. Müşteriler ikiye bölünür. İlerleyen zamanda birbirlerinin müşterilerini alma, çalma gayreti içerisine girerler.
Bölünme ile  her ikisi de finansman, üretim, teknik eleman, personel, müşteri olarak küçülmüştür. Her ikisi için de sıkıntılar başlamıştır.
Tüm bu olayların sonunda; 
İşletmeyi kuran çocuğu gibi koruyup  gözeten, yemeyip yediren, içmeyip içiren ebeveyn kara kara düşünerek “ben nerede yanlış yaptım” diye kendisini sorgulamaya başlar. Ama biçare, elinden bir şey gelmez.
Sizlerde bu karanlık tabloyu yaşamak istemezseniz en kısa sürede kurumsallaşma yolunda bir yerden başlayın. 
Son olarak sizlerle şu güzel anekdotu  paylaşmak istedim.
“Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış.
 -Birden çocuk takılıp düşer, canı yanıp ‘AHHHH’ diye bir ses çıkarır.
-İleride bir dağın tepesinden "AHHHHH" diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor. 
-Merak ediyor ve "SEN KİMSİN?" diye bağırıyor.
-Aldığı cevap "SEN KİMSİN?" oluyor. 
-Aldığı cevaba kızıp "SEN BİR KORKAKSIN" diye tekrar bağırıyor. 
-Dağdan gelen ses "SEN BİR KORKAKSIN" diye cevap veriyor. 
-Çocuk babasına dönüp "BABA NE OLUYOR BÖYLE?" diye soruyor. 
-"OĞLUM" diyor adam, "DİNLE VE ÖGREN!" ve dağa dönüp "SANA HAYRANIM" diye bağırıyor.
-Gelen cevap "SANA HAYRANIM!" oluyor. 
-Baba tekrar bağırıyor, "SEN MUHTEŞEMSİN!“
-Gelen cevap; "SEN MUHTEŞEMSİN!" 
-Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor. 
-Babası açıklamasını yapıyor, "İnsanlar buna "Yankı" derler, ama aslında bu "Yaşam"dır." 
-"Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. 
-Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! 
-Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! 
-Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy. 
İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. 
-Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir." 
"Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır."
Harun GÖK
 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.