Günümüz ekonomilerinin canı, kanı olan para yani sermaye yada sermaye olarak değerlendirilen değerlerin büyüyüp gelişmesi, hayat bulması yönetimin asli görevlerindendir.
Ancak bu başarıda kaliteli hammadde, kaliteli emek ve değerlerinin farkında olup bunları en iyi şekilde kullanan girişimcinin varlığına bağlıdır.
Piyasaya çıktığımızda bazı işletmeler ellerindeki değerlerin kullanımında yanlışlık yaparsa işletmenin varlığı çok çabuk sona erer. İşletmelerin ömürlerinin uzun olması için yada istenilen büyüme ve gelişme trendini yakalaması için ileride bahsedeceğimiz dört önemli unsuru en iyi şekilde kullanması gerekmektedir.
İşletme yönetiminin iktisadi bilgisi işletmenin kâr etmesini sağlamaktır. Kârı artırmak çeşitli biçimlerde mümkün olabilir. Örneğin, ucuz yani düşük maliyetlerle üretim yapmak, çok fazla satış gerçekleştirerek sürümü artırmak, çalışan personelin motivasyonunu sağlayarak emek verimliliğini sağlamak gibi bütün bu değerler işletmenin başarısında temel konular olarak ortaya çıkar.
İşletmelerin sosyal açıdan başarısında rakiplere göre daha ucuz mal yada hizmet üretmesi üretim yöneticisinin, fazla miktarda en az harcama ile satışın gerçekleştirilmesi pazarlama satış biriminin görevi olurken, çalışanların motive edilerek çalıştırılması personel müdürüne veya yöneticisine aittir.
Ancak burada asıl konu mali açıdan kendisini göstermektedir. İyi yönetim işletmeyi uçurur. Tersi işletmeyi yok eder. Bu nedenle burada dört önemli noktaya dikkat çekmek gerekmektedir. Bu noktalar dikkatli bir şekilde idare edildiğinde işletmenin zarar etmesi mümkün değildir.
Bütün işletmeler için en önemli unsur şüphesiz paradır. Çünkü işe başlamak için paraya ihtiyaç vardır. Paranın en ucuz ve kolay bir şekilde nasıl temin edileceği finans yöneticisinin çözeceği bir problemdir. Para işletmenin öz sermayesi olabileceği gibi borcuda olabilir.
Bunların uzun veya kısa vadeli olması önemlidir. Aşağıda dikkat çekilen konularla ilgili izlenecek yanlış hesaplamalar ve politikalarişletmelerin sonunu hazırlar. Şimdi bunları açıklamaya çalışayım.
Bunlar;
1- Kısa vadeli kaynaklar veya borçlanmalar ile sabit yatırımların yani uzun vadeli yatırımların finanse edilmesidir. Diğer bir ifadeyle bir yıl içinde geri ödemesi zorunlu olan kısa vadeli kredilerle tesis ya da işletme kurulması düşünülemez. Finanse edilemez. Çünkü sabit kıymet yatırımlarının çoğu dört yada beş yılda kendisini geri ödeyebilir.
Ancak, alınan borç bir yıl içinde faizi ile birlikte geri ödenmesi gerekmektedir. Zorla finansmanın altın kuralını ihlal edersen çok kısa sürede yok olursun. Maalesef piyasada böyle işletmecilik zihniyetiyle karşılaşmamız mümkündür.
2- İşletmeler için tehlikeli olan ikinci durum ise cari oranın sürekli ters bakiye vermesi. Burada cari oranı tanımlamak gerekmektedir.
Cari Oran: İşletmenin nakit değerlerinin (Nakit para, menkul değerleri ve işletmedeki malın parasal değeri) işletmenin kısa vadeli borçlarına oranını ihtiva eder. Bu ifadeyi şu şekilde yazabiliriz.
Cari Oran: Nakit Değerler / Kısa Vadeli Borçlar şeklinde ifade edilebilir.
Bu oranın negatif veya pozitif olması önemlidir. Ancak negatif olması daha önemlidir. Çünkü işletme için tehlike çanları çalmaktadır.
Örneğin; işletmenin cari aktiflerinin toplamı 120.000 TL olsun. İşletmenin bir yıl içerisinde ödeyeceği kısa vadeli borç tutarı ise 100.000 TL ise işletmenin
Cari Oranı= 120.000 / 100.000 = 1,2 dir. Bu durum işletmenin net işletme sermayesinin ,
120.000 - 100.000 = 20.000 TL olduğunu gösterir. Bu 20.000 TL neyi ifade eder?
Bu durumu işletmenin parasal gücü acil borçlarını her an ödeyebilir ve kasasında da 20.000 TL si kaldığını gösterir.
Bunun tersi durumda kısa vadeli borcu 120.000 TL ve cari aktifi 100.000 TL olması durumu ise aradaki negatif olarak değerlendirilen 20.000 TL fark işletmenin kısa vadeli borçlarını dahi ödeyemediğini bunu ödemek için acil 20.000 TL ye ihtiyaç duyduğun göstermektedir ki bu borç günü gelmiş bir borç demektir. Öyleyse işletmenin negatif net işletme sermayesi ile yaşaması mümkün görülmemektedir.
3- Üçüncü olarak işletmenin çok fazla stokla çalışması özellikle ekonominin durağan dönemlerinde her üretilen mamulün depoda beklemesi bir süre sonra üretimde tıkanmayı getireceğinden ve hemen ardından günü gelmiş borçların ödenmesinde ortaya çıkacak ödeme krizi baş göstereceğinden işletme sıkıntıya girer. Böyle bir durumda iyi bir üretim plânına ihtiyacınız vardır. Tersi durumda her an ürettiğiniz ürün elinizde patlayabilir.
4- İşletmelerin sonunun belirleyin diğer önemli bir durum ise işletmenin toplam borçlarının içerisindeki kısa vadeli borçlarının oranıdır. İşletmenin toplam borçlarının içerisindeki kısa vadeli borç oranı % 80 lere ulaşmışsa işletmeler açısından bu durum da büyük risk oluşturur. Daha da önemlisi uzun vadeli yatırımların kısa vadeli borçlanma ile finanse edilmişse işletme bitmiştir.
Bu durumda en akılcı olması gereken değer ise işletmenin kısa ve orta vadeli toplam borç miktarının özkaynaklarının % 40 nı geçmemesi yani % 60 nın özkaynakla finanse edilmesinin gerekliliği gerçeğidir.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız dört önemli unsur kontrol altında tutulduğu zaman işletmeler çok büyük riskle karşılaşmayacaklardır.
Yönetim genel olarak ileriyi görerek hareket ederse, beklenmedik durumlar için alternatif plânları ortaya koyabilirse her türlü olumsuzlukların üstesinden gelebilir. İşletmeler, plânlı ve programlı bir biçimde yönetilirse olağanüstü durumlarda çok fazla zarar görmezler. Ancak burada şunu da unutmamak gerekmektedir. "En kötü karar, geç alınmış yanlış karardır."
Nakit para işletmeler için her şeydir. Ancak ticari faaliyette nakit para ile kâr farklı şeylerdir. Kâr etmemiş veya az zarar etmiş ancak tüm alacaklarını tahsil etmiş bir işletme çok uzun süre olmamakla birlikte piyasada üç beş yıl ticari hayatını sürdürebilir. Ancak bunun yanında öyle işletmeler vardır ki çok kârla satış yapabilir ama alacaklarını tahsil edemeye bilir. Çok fazla uzun vadede satış yapıyorsa satış sonrası oluşan her türlü vergi ve borçlarını ödemek zorundadır.
Yukarıdaki bu farklı iki durumu irdeleyecek olursak, az zarar eden bir firma kısa süre ticari hayatını sürdürürken, çok kârla satış yapan ancak alacaklarını tahsil edemeyen işletme ise çok kısa süre sonra yok olabilmektedir.
Eğer bir işletme devamlı fatura kesip mal teslim ediyorsa ancak alacaklarını tahsil edemiyorsa parasızlık nedeniyle kan kaybından yok olacaktır. Diğer işletme bütün satışları yapıp parasını tahsil etse bile giderleri gelirlerini aşıyorsa ve ödemelerini daha uzun vadede yapsa dahi nakit sıkıntısı çekmeyip daha uzun süre ticari hayatını sürdürebilir.
Ancak bu tür işletmelerin kaçınılmaz sonları da aynı olur.