Eğitimci - Yazar  Ahmet BAKTIR
Köşe Yazarı
Eğitimci - Yazar Ahmet BAKTIR
 

HACILAR'DA BULUNAN YATIR VE KUTSAL SAYILAN YERLER

Saygıdeğer Hemşerilerim ve Kıymetli okuyucular…   Gazetemizin bu sayısında; Anadolu'nun her noktasında olduğu gibi Hacılar ilçemiz sınırları dâhilinde olan Allah dostları, veliler, evliyalar ve onların makamları / türbeleri hakkında yazılı ve sözel kaynaklardan ulaşabildiğim kadarıyla özet bilgi sunmaya çalışacağım. Onlardan birinin kabrini ziyaret etmek, en azından ruhlarına üç İhlas/bir Fatiha/Yasin okumak/Dua etmek bizim dünya hayatımızda da ahiret hayatımızda da nasiplenmemize vesile olacaktır diye düşünüyorum. Bir anlamda Anadolu “Erenler Diyarı” olarak da tanımlanmaktadır. Her toprağın manevi sahipleri var. O beldeye bereket veren, huzur veren, irşadını baki hayatlarında da devam ettiren Velileri vardır. İşte; Hacılar'da geçmişten günümüze halk tarafından ziyaret edilen ve kutsal sayılan  yerler: 1-Erenler Türbesi: Erenler mevkisindedir. Üzerinden yol geçtiği için, yeri değiştirilmiştir. 2-Hasan Dede Türbesi: Hasan dağı  mevkisindedir. 3-Sakar Dede Türbesi: Beğendik Mahallesinde ve Dört Kuyular mekisindedir. 4-Sesli Dede Türbesi: Sesli Dağının üzerindedir. 5-Şıh Arslan Dede Türbesi: Sakar Çiftliği Mahallesinin güneybatısında ve Şıh Arslan Dağının üzerindedir. Evliya inancı, Karan-ı Kerim'e dayanmaktadır. Yunus Suresinin 62. ayeti şöyle demektedir: “İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına (yani Evliyalara) korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir de” Bir başka sure olan El-Araf suresinin 196. ayeti ise şöyle demektedir: “Çünkü benim dostum, Kitap'ı indiren Allah'tır, O iyileri (yani Evliyaları) dost edinir” . Halk inançlarımıza göre evliyalar yaşadıkları örnek hayatlarıyla Allah c.c. katına çıkmış, ölümsüzlüğü elde etmiş Allah dostu kimselerdir. Onlara edilen dua, onların aracılığıyla Allah'a ulaşır. Bu ayetler ve geçmişten günümüze sözlü, yazılı anlatılan yaşanmış hikâyelerden anlaşılıyor ki, istisnalar hariç genelde Anadolu, özelde Hacılar olarak Türbe ve Evliyalara bakış açısı, yaklaşımlar Ehli Sünnet anlayışına uygundur. Daha açık ifadeyle onlara tapınma, onlardan medet umma değil, onları “Dua ve İsteklerinde” vesile kılma vardır.  Bu minvalde geçmişten günümüze yaşanmış, bazıları terkedilmiş hikâyeleri anlatmak isterim.   SESLİ DEDE; Kayseri ve civarındaki bütün evliyalara seslenip toplamış ve dua etmiştir. Bundan sonra veba, salgın hastalıklar sona ermiş ve haşeratlar zarar vermez olmuş. Hazineciler, meraklılar tarafından tahrip edilen mezarının duvarını inşa etmek üzere onarımını yapan Osman Usta, cesedinin olduğu gibi durduğunu görünce, hemen çabucak tamir eder ve kapatır.  Belki bunu teyit etme anlamında Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde geçen şu sözü önem arz eder; “Erciyes Dağı ve çevresinde, asla yılan, çıyan, akrep ve zehirli hayvanlar yoktur. Bu dağda ricalü'l-gayb makamı olduğu için haşerat bulunmaz.” der. Yıllar önce akrep sokan birini hastaneye götürdüğümüzde, akrep zehri için Kayseri'de ilaç olmadığını, çünkü bu bölgenin akreplerinin zehrinin zararsız olduğunu söylemişlerdi. Diğer yandan halk arasında, bu evliyaların, yöreyi zararlı etkilere karşı korudukları inancı mevcuttur. Buna örnek olarak da, geçmişte evlerin kapılarının kilitlenmediği, evlerde hiç haşarata rastlanmadığı ve savaşlarda bu evliyaların birbirlerine seslenerek, savaşan askerlere yardıma gittikleri anlatılmaktadır.   HASAN DEDE; İnsanlar içerisinde yaşamak istemediği için, yaya olarak şehri terk edip Erciyes'in eteklerine doğru yol alır ve adını aldığı tepeyi yurt edinir.  Yol güzergâhında olması sebebiyle genelde gelip geçen ruhuna bir Fatiha okur. Bir dönem besicilik yapan bir esnaf, her geçişinde Fatiha okurken, bir geçişinde okumamış. Hayvan pazarına gittiğinde birçok uygun fiyata mal olsa da, bir tanesini bile alamadan pazardan ayrılmış. Dönüşte neden kısmet olmadı anlamında kendi kendini sorgulayınca, bir tek sebebin Hasan Dedenin mezarından geçerken okumadığı Fatiha'da olduğu kanaatine varır.     Söz konusu yatır ve ziyaret yerlerinin günümüzde önemi kalmamakla birlikte, sözlü ve yazılı kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla, geçmişte halkın bu yatırları çeşitli amaçlarla ziyaret ettikleri ve bir takım geleneksel uygulamalarda bulundukları anlaşılmaktadır. Yine bir dönem Hasan Dede Yatırını ziyaret edenlerin burada bulunan bir taş üzerinde kurban kestikleri anlaşılmaktadır. Ama son altmış yıldır bu gelenek terkedilmiştir. ŞIH ARSLAN DEDE; Sakarçiftliği yakınlarında bulunan ve halk arasında sapan taşıyla düşmanı kovduğuna inanılan, bir inanışa göre de mezarının boyuna bakıp, “ Senin bu kadar uzun olduğun ne malum? ” diyen birisinin felç olduğu anlatılan Şıh Aslan Dede Yatırının özellikle yağmur duası için ziyaret edildiği anlaşılmaktadır. Yine kaynaklara göre, bu amaçla bir hafta önce köye haber verilerek, köy halkının yanlarında davarlarıyla birlikte yatıra çıktıkları, burada kurbanların kesilerek, etli pilav yapıldığı, dua edildikten, yemekler yenildikten sonra geri dönüldüğü ve bu ziyaretlerin hemen hepsinde yağmur yağdığı belirtilmektedir. Yağmur duası dışında, hastalıkları önlemek, bolluk, bereket amacıyla yılda en az bir defa Haziran veya Temmuz aylarında yine yatırın ziyaret edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde ise bu ziyaretlerin 20, 25 yıldan beri yapılmadığı, buna gerekçe olarak da yatır yerinin uzak ve ağaçlarla kaplı olduğu, yolunun bozulduğu, bu nedenle ulaşımının güç olduğu öne sürülmektedir.  Hatta bir seferinde köy imamının ta uzaklara gitmeyelim, köyün hemen tepesinde kurban kesip dua edelim demesi üzerine, gece gördüğü rüya (uyarı) üzerine köylüyü toplayarak Şıh Aslan Dedenin mezarının olduğu yere giderler, orada salalar, dualar, kurbanlar, yemekler sonrasında köye dönüş yolunda rahmet yağmaya başlar.  ERENLER TÜRBESİ: Erenler'de bulunan suyun şifalı olduğuna, yine burada bulunan ve bir taş üzerinde bulunan oyuğun, çeşitli rivayetlere göre Hz. Ali'nin, Hz. Peygamberin, Hz.Cebrail'in veya Hz. Hızır'ın atının ayak izi olduğuna inanılmaktaydı Erenler mevkiinin geçmişte çeşitli hastalıklara şifa bulmak amacı ile de ziyaret edildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, yörede bulunan Gelincik Kayasındaki delikli bir taşın ortasından geçenlerin, ağrı ve sızılarından kurtulacakları inancı olduğu belirtilmekle birlikte, bu taşın günümüzde kırıldığı anlaşılmaktadır. Hacılarda Allah Dostu, gönül kapıları açık olarak bilinen Korukütüğün Hafız Emmi ile Deli Hasan Hüseyin Emminin zaman zaman Camii Kebirde kıldıkları sabah namazından sonra yaya olarak Erenlere doğru gittikleri ve orada bir müddet kaldıkları anlatılmaktadır. Bu seyahatlerine vakıf olan yine Allah Dostu, Peygamber aşığı (Her gün rüyasında Peygamberi görmeyen gözü göz saymam diyen) Hacı Fazlı Hoca bir gün onlara eşlik etmek istemiş ama “sen dayanamazsın, katlanamazsın” diye geri çevirmişler. SONUÇ OLARAK, Hacılar'da olduğu gibi, benzerlerine Anadolu'nun birçok yöresinde rastladığımız türbe/yatır ve diğer kutsal sayılan mevkilerin halk inanışlarında önemli bir yeri bulunmaktadır.  Hacılar'da bulunan yatırlardaki şahıslar, geçmişte yaptıkları hayırlı işler ve kerametleri ile önem kazanarak, halk arasında, gizli güçlerle donatıldıklarına inanılan, önemli birer şahsiyet haline gelmişlerdir. Bu şahısların ölümlerinden sonra da bu güçlerinin devam ettiğine inanılmaktadır. Bu uygulamaların, geçmişte halkın önemli bir ihtiyacını karşıladığı da unutulmamalıdır. Yağmur duası gibi, asıl işlevi dışında, halkın bir araya gelmesini, birlik ve beraberliği sağlamasının yanında, türbe ve yatırlar çeşitli dileklerin Allah'a ulaştırılmasında da rol oynamışlar ve oynamaktadırlar. Bu nedenle birçok bilim adamı bu tür yerlerin sağlıkla ilgili önemini vurgulamıştır. Hemen hemen her ilçe ve köyde bulunan ocaklar, yatırlar, tekkeler birer sinir ve ruh hastalıkları kliniği, birer sağlık merkezi, bir doktor gibi iş görmekte ve sanıldığından da çok rağbet bulmaktadır. Bu anlamda tıbbi ilaç ve doktorun tedavide zorlandığı sivilceleri Reis Hamdi Baktır mürekkep kalemle yazarak tedavi ederdi. Hayata Kur'an ve Sünnet (Ehli Sünnet) ölçüsünde bakmak, dünya ile ahireti, ilim/ibadetle ahlakı, çalışmak/tedbirle duayı dengede tutmak, dengeli götürmek gerek.  Geçmişte olduğu gibi günümüzde de;  Seyyid Burhanettin, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli, Somuncu Baba, Hacı Bektaş-ı Veli, Sesli Dede, Hasan Dede, Şıh Aslan Dede, Erenler ve Baktırzâde Büyük Hoca gibi bilge ve gönül ehli insanlara toplumumuzun ihtiyacı vardır. Anadolu'yu ilim ve irfan ile yoğurup Türk Milletine hakiki yurt yapan bu Abide şahsiyetleri rahmet ve minnetle anıyor, ruhlarına Fatihalar gönderiyoruz. Yeni sayıda, yeni konu ve konuklarla buluşmak ümidiyle, Selam ve Dua ile….
Ekleme Tarihi: 17 Eylül 2022 - Cumartesi
Eğitimci - Yazar  Ahmet BAKTIR

HACILAR'DA BULUNAN YATIR VE KUTSAL SAYILAN YERLER

Saygıdeğer Hemşerilerim ve Kıymetli okuyucular…

 


Gazetemizin bu sayısında;
Anadolu'nun her noktasında olduğu gibi Hacılar ilçemiz sınırları dâhilinde olan Allah dostları, veliler, evliyalar ve onların makamları / türbeleri hakkında yazılı ve sözel kaynaklardan ulaşabildiğim kadarıyla özet bilgi sunmaya çalışacağım. Onlardan birinin kabrini ziyaret etmek, en azından ruhlarına üç İhlas/bir Fatiha/Yasin okumak/Dua etmek bizim dünya hayatımızda da ahiret hayatımızda da nasiplenmemize vesile olacaktır diye düşünüyorum.
Bir anlamda Anadolu “Erenler Diyarı” olarak da tanımlanmaktadır.
Her toprağın manevi sahipleri var. O beldeye bereket veren, huzur veren, irşadını baki hayatlarında da devam ettiren Velileri vardır. İşte;
Hacılar'da geçmişten günümüze halk tarafından ziyaret edilen ve kutsal sayılan  yerler:
1-Erenler Türbesi: Erenler mevkisindedir. Üzerinden yol geçtiği için, yeri değiştirilmiştir.
2-Hasan Dede Türbesi: Hasan dağı  mevkisindedir.
3-Sakar Dede Türbesi: Beğendik Mahallesinde ve Dört Kuyular mekisindedir.
4-Sesli Dede Türbesi: Sesli Dağının üzerindedir.
5-Şıh Arslan Dede Türbesi: Sakar Çiftliği Mahallesinin güneybatısında ve Şıh Arslan Dağının üzerindedir.
Evliya inancı, Karan-ı Kerim'e dayanmaktadır. Yunus Suresinin 62. ayeti şöyle demektedir: “İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına (yani Evliyalara) korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir de” Bir başka sure olan El-Araf suresinin 196. ayeti ise şöyle demektedir: “Çünkü benim dostum, Kitap'ı indiren Allah'tır, O iyileri (yani Evliyaları) dost edinir” .
Halk inançlarımıza göre evliyalar yaşadıkları örnek hayatlarıyla Allah c.c. katına çıkmış, ölümsüzlüğü elde etmiş Allah dostu kimselerdir. Onlara edilen dua, onların aracılığıyla Allah'a ulaşır.
Bu ayetler ve geçmişten günümüze sözlü, yazılı anlatılan yaşanmış hikâyelerden anlaşılıyor ki, istisnalar hariç genelde Anadolu, özelde Hacılar olarak Türbe ve Evliyalara bakış açısı, yaklaşımlar Ehli Sünnet anlayışına uygundur. Daha açık ifadeyle onlara tapınma, onlardan medet umma değil, onları “Dua ve İsteklerinde” vesile kılma vardır. 
Bu minvalde geçmişten günümüze yaşanmış, bazıları terkedilmiş hikâyeleri anlatmak isterim.  
SESLİ DEDE;
Kayseri ve civarındaki bütün evliyalara seslenip toplamış ve dua etmiştir. Bundan sonra veba, salgın hastalıklar sona ermiş ve haşeratlar zarar vermez olmuş. Hazineciler, meraklılar tarafından tahrip edilen mezarının duvarını inşa etmek üzere onarımını yapan Osman Usta, cesedinin olduğu gibi durduğunu görünce, hemen çabucak tamir eder ve kapatır.
 Belki bunu teyit etme anlamında Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde geçen şu sözü önem arz eder; “Erciyes Dağı ve çevresinde, asla yılan, çıyan, akrep ve zehirli hayvanlar yoktur. Bu dağda ricalü'l-gayb makamı olduğu için haşerat bulunmaz.” der.
Yıllar önce akrep sokan birini hastaneye götürdüğümüzde, akrep zehri için Kayseri'de ilaç olmadığını, çünkü bu bölgenin akreplerinin zehrinin zararsız olduğunu söylemişlerdi.
Diğer yandan halk arasında, bu evliyaların, yöreyi zararlı etkilere karşı korudukları inancı mevcuttur. Buna örnek olarak da, geçmişte evlerin kapılarının kilitlenmediği, evlerde hiç haşarata rastlanmadığı ve savaşlarda bu evliyaların birbirlerine seslenerek, savaşan askerlere yardıma gittikleri anlatılmaktadır.  
HASAN DEDE;
İnsanlar içerisinde yaşamak istemediği için, yaya olarak şehri terk edip Erciyes'in eteklerine doğru yol alır ve adını aldığı tepeyi yurt edinir. 
Yol güzergâhında olması sebebiyle genelde gelip geçen ruhuna bir Fatiha okur. Bir dönem besicilik yapan bir esnaf, her geçişinde Fatiha okurken, bir geçişinde okumamış. Hayvan pazarına gittiğinde birçok uygun fiyata mal olsa da, bir tanesini bile alamadan pazardan ayrılmış. Dönüşte neden kısmet olmadı anlamında kendi kendini sorgulayınca, bir tek sebebin Hasan Dedenin mezarından geçerken okumadığı Fatiha'da olduğu kanaatine varır.    
Söz konusu yatır ve ziyaret yerlerinin günümüzde önemi kalmamakla birlikte, sözlü ve yazılı kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla, geçmişte halkın bu yatırları çeşitli amaçlarla ziyaret ettikleri ve bir takım geleneksel uygulamalarda bulundukları anlaşılmaktadır.
Yine bir dönem Hasan Dede Yatırını ziyaret edenlerin burada bulunan bir taş üzerinde kurban kestikleri anlaşılmaktadır. Ama son altmış yıldır bu gelenek terkedilmiştir.

ŞIH ARSLAN DEDE;
Sakarçiftliği yakınlarında bulunan ve halk arasında sapan taşıyla düşmanı kovduğuna inanılan, bir inanışa göre de mezarının boyuna bakıp, “ Senin bu kadar uzun olduğun ne malum? ” diyen birisinin felç olduğu anlatılan Şıh Aslan Dede Yatırının özellikle yağmur duası için ziyaret edildiği anlaşılmaktadır. Yine kaynaklara göre, bu amaçla bir hafta önce köye haber verilerek, köy halkının yanlarında davarlarıyla birlikte yatıra çıktıkları, burada kurbanların kesilerek, etli pilav yapıldığı, dua edildikten, yemekler yenildikten sonra geri dönüldüğü ve bu ziyaretlerin hemen hepsinde yağmur yağdığı belirtilmektedir. Yağmur duası dışında, hastalıkları önlemek, bolluk, bereket amacıyla yılda en az bir defa Haziran veya Temmuz aylarında yine yatırın ziyaret edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde ise bu ziyaretlerin 20, 25 yıldan beri yapılmadığı, buna gerekçe olarak da yatır yerinin uzak ve ağaçlarla kaplı olduğu, yolunun bozulduğu, bu nedenle ulaşımının güç olduğu öne sürülmektedir. 
Hatta bir seferinde köy imamının ta uzaklara gitmeyelim, köyün hemen tepesinde kurban kesip dua edelim demesi üzerine, gece gördüğü rüya (uyarı) üzerine köylüyü toplayarak Şıh Aslan Dedenin mezarının olduğu yere giderler, orada salalar, dualar, kurbanlar, yemekler sonrasında köye dönüş yolunda rahmet yağmaya başlar. 

ERENLER TÜRBESİ:
Erenler'de bulunan suyun şifalı olduğuna, yine burada bulunan ve bir taş üzerinde bulunan oyuğun, çeşitli rivayetlere göre Hz. Ali'nin, Hz. Peygamberin, Hz.Cebrail'in veya Hz. Hızır'ın atının ayak izi olduğuna inanılmaktaydı
Erenler mevkiinin geçmişte çeşitli hastalıklara şifa bulmak amacı ile de ziyaret edildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, yörede bulunan Gelincik Kayasındaki delikli bir taşın ortasından geçenlerin, ağrı ve sızılarından kurtulacakları inancı olduğu belirtilmekle birlikte, bu taşın günümüzde kırıldığı anlaşılmaktadır.
Hacılarda Allah Dostu, gönül kapıları açık olarak bilinen Korukütüğün Hafız Emmi ile Deli Hasan Hüseyin Emminin zaman zaman Camii Kebirde kıldıkları sabah namazından sonra yaya olarak Erenlere doğru gittikleri ve orada bir müddet kaldıkları anlatılmaktadır. Bu seyahatlerine vakıf olan yine Allah Dostu, Peygamber aşığı (Her gün rüyasında Peygamberi görmeyen gözü göz saymam diyen) Hacı Fazlı Hoca bir gün onlara eşlik etmek istemiş ama “sen dayanamazsın, katlanamazsın” diye geri çevirmişler.
SONUÇ OLARAK,
Hacılar'da olduğu gibi, benzerlerine Anadolu'nun birçok yöresinde rastladığımız türbe/yatır ve diğer kutsal sayılan mevkilerin halk inanışlarında önemli bir yeri bulunmaktadır. 
Hacılar'da bulunan yatırlardaki şahıslar, geçmişte yaptıkları hayırlı işler ve kerametleri ile önem kazanarak, halk arasında, gizli güçlerle donatıldıklarına inanılan, önemli birer şahsiyet haline gelmişlerdir. Bu şahısların ölümlerinden sonra da bu güçlerinin devam ettiğine inanılmaktadır.
Bu uygulamaların, geçmişte halkın önemli bir ihtiyacını karşıladığı da unutulmamalıdır. Yağmur duası gibi, asıl işlevi dışında, halkın bir araya gelmesini, birlik ve beraberliği sağlamasının yanında, türbe ve yatırlar çeşitli dileklerin Allah'a ulaştırılmasında da rol oynamışlar ve oynamaktadırlar. Bu nedenle birçok bilim adamı bu tür yerlerin sağlıkla ilgili önemini vurgulamıştır. Hemen hemen her ilçe ve köyde bulunan ocaklar, yatırlar, tekkeler birer sinir ve ruh hastalıkları kliniği, birer sağlık merkezi, bir doktor gibi iş görmekte ve sanıldığından da çok rağbet bulmaktadır. Bu anlamda tıbbi ilaç ve doktorun tedavide zorlandığı sivilceleri Reis Hamdi Baktır mürekkep kalemle yazarak tedavi ederdi.
Hayata Kur'an ve Sünnet (Ehli Sünnet) ölçüsünde bakmak, dünya ile ahireti, ilim/ibadetle ahlakı, çalışmak/tedbirle duayı dengede tutmak, dengeli götürmek gerek. 
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de; 
Seyyid Burhanettin, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli, Somuncu Baba, Hacı Bektaş-ı Veli, Sesli Dede, Hasan Dede, Şıh Aslan Dede, Erenler ve Baktırzâde Büyük Hoca gibi bilge ve gönül ehli insanlara toplumumuzun ihtiyacı vardır. Anadolu'yu ilim ve irfan ile yoğurup Türk Milletine hakiki yurt yapan bu Abide şahsiyetleri rahmet ve minnetle anıyor, ruhlarına Fatihalar gönderiyoruz.
Yeni sayıda, yeni konu ve konuklarla buluşmak ümidiyle,
Selam ve Dua ile….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.