CORONAVİRÜSÜN HATIRLATTIKLARI. NECMETTİN NURSAÇAN

“Paraya kavuşuncaya kadar sosyalist,

    Çin’den başlayan salgın hastalık kısa zamanda bütün dünyayı etkiledi. Binlerce can kaybı oldu, insanlar müthiş bir şekilde korkuya kapıldı. Ülkelerin ekonomileri alt üst oldu. Yüce Rabbimiz En’am suresi 59. Ayette “Onun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez” Fatır Suresi 15. Ayetinde de “Ey insanlar! Allaha muhtaçsınız” buyuran Allaha karşı ne kadar muhtaç olduğumuzu gözle görülmeyen bir canlı karşısında ne kadar aciz olduğumuzu anladık “Paraya kavuşuncaya kadar sosyalist, uçak sallanıncaya kadar ateist” diye bir söz vardır. Nice mağdurlar mütekebbirler düşünmeye başladılar. Trump dua edelim diyordu. İngiliz başbakanı yoğun bakımdaydı. Secdenedir bilmeyenler secdelere kapanıyordu. Kutlu Nebi Hz. Muhammed(s.a.v) Allah Elçisi olduğunu bu olay karşısında bir kere daha apaçık anladık “ bulunduğumuz yerde taun varsa oradan çıkmayın, başka yerde olduğunu duyarsanız oraya gitmeyin” buyurarak karantina kurallarını öğretmişti. Abdest almaya başlayınca yaptığımız dua “suyu temizleyici, İslam’ı aydınlık kılan Rabbim sana hamd olsun” ne kadar önemliymiş. Bakara suresi 222. Ayetinde yüce Rabbimiz “Şunu bilin ki Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever” buyurmuştur. Temizlik Müslümanın ayırıcı özelliği idi. Temizlik ikici vahiyde yer almıştı. Müslümanın ölüsünden bile temizlik bekleniyordu. Müslümanlık=temizlik=mutluluk demek mümkündür. Coronavirüs konusunda konuşan ilim adamları hastalığa yakalanmamak için el yıkamayı adeta abdesti tarif ediyorlardı. Fabrikalar durdu, insanlar evlerine kapandı peki ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağız? Yüce Mevla’mızın şu sorularını şimdi ne iyi anlıyoruz değil mi? “Allah size verdiği rızkı kesiverse size rızık verecek olan kimdir” “ soyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebildi. Sa’dinin dediği gibi, bir nefeste iki nimet vardır, ikisi de ölümden kurtarıyor! Bir lokma ekmek, bir yudum su, bir rahat nefes meğer ne büyük nimetmiş.   Coronavirüs ilahi bir uyarı mıdır? İsra Suresi 59. Ayetinde “Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz” En’am Suresi 42-44 ayetlerinde de şöyle buyrulmuştur. “Andolsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık”. Hiç olmasa, onlara bu azabımız geldiği zaman boyun eğsinler! Fakat kalpleri iyice katılıkta ve şeytanda onlara yaptıklarını cazip gösterdi Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık birden bire onlar bütün ümitlerini yitirdiler. MUSİBET CEZA MIDIR? Gelen musibet ya günahlarımızın affına vesiledir. Ya derecemizin yükselmesine sebep olur. Ya da cezadır. Nasıl anlayacağız, bize gelen musibetin anlamı nedir? Musibetten sonra biz artık Allaha yönelmişsek bu musibet hayrımızadır. Bilakis isyanımız artmışsa ceza silsilemizin bir halkası olarak düşünmeliyiz. Şu hadisi şerife bakalım “Müminin ayağına diken batsa günahının affına sebep olur” “En ağır imtihanlara uğrayanlar önce peygamberler sonra derece derece salih insanlardır. “Mümin, yeşil ekin gibidir. Rüzgâr bir taraftan vurur başak bir tarlaya yıkılır, diğer taraftan vurur ekin öbür tarlaya yıkılır. Ama kırılmaz” DÜNYA BİZE Mİ EMANETTİR? Yüce Rabbimiz dünyayı yaratmış bize emanet etmiştir. Bize iki mühim görev vermiştir. Yaratana tazim Yaratılışa şefkat Bu önemli görevi yerine getirebilmemiz için de bütün varlıkları bizim hizmetimize vermiştir. İnsanların dünyada mutlu ve huzurlu olabilmeleri için CAN, MAL, NESİL, AKIL ve DİN gibi değerlerin korunmasını istemiştir. Hepimiz aynı gemideyiz. Gemiyi delen de batar, seyreden de batar. İnsanların bu haklarına saygı göstermediğimiz taktirde dünyanın dengesini bozmuş oluruz, geminin batmasına sebep oluruz. Aklımızı başımıza alalım. Emaneti koruyalım. Dünyamızı bir cennet, ahiretimizi ayrı bir cennet haline getirelim Necmettin NURSAÇAN