DÜNDEN BU GÜNE HACILAR’DA HAYAT MUSTAFA ŞAFAK’IN OĞLU MUSTAFA
DÜNDEN BU GÜNE HACILAR’DA HAYAT MUSTAFA ŞAFAK’IN OĞLU MUSTAFA
Samurun Ahmet’ten kaput bezi dokumaya başladık metresi bir kuruştan on para eksiğine
Hacılarda tezgâh dokunmaya başladım. Samurun Ahmet’ten kaput bezi dokumaya başladık metresi bir kuruştan on para eksiğine, evimiz yukarı mahallede ayağıma çorapları giyerdim, koparak ayraç almaya gelirim. Burada yanan sobada biraz ısınır ayracı alır yine koparak eve giderdim. Evde tandır var, tandırda da biraz ısındıktan sonra başlardık tezgâh dokumaya birkaç yıl bu şekilde çalıştık.
Emir Ağa’nın Mustafa oğlu, Mustafa Şafağın oğluyum. Sonradan soyadımız Şafak oldu, Mustafa şafağın oğlu Mustafa Şafak derler. 1926 yılında Hacılarda doğdum 92 yaşındayım. Çocukluk yıllarımızda hayat oldukça zordu ama benim için o yıllar daha bir meşakkatli geçti ilkokul 3. Sınıfa giderken 10 yaşında babam vefat etti. Okulu bırakmak zorunda kaldım. 5 kardeştik paramız yok çalışmak zorundaydım Kayseri’de bir akrabamızın yanında kaldım. Bir süre sonra Sümer bez fabrikasında işe girdim. burada 26 lira maaşla 6 ay çalıştım. Daha sonra Hacılarda tezgâh dokunmaya başladım. Hacılarda kaput işçilikle Samurun Ahmet’ten kaput bezi dokumaya başladık metresi bir kuruştan on para eksiğine, evimiz yukarı mahallede ayağıma çorapları giyerdim koparak ayraç almaya gelirim, burada yanan sobada biraz ısınır ayracı alır yine koparak eve giderdim. Evde tandır var, tandırda da biraz ısındıktan sonra başlardık tezgâh dokumaya birkaç yıl bu şekilde çalıştık. 1941 yılında Şaban abim askere gitti. Başımızda büyük kimse yok anama dedim ki ama biz Kayseri’ye göçek şimdi burada kalsak iş güç yok boş kalacağım, kumara alışacağım, ne evimiz kalır ne bağımız hiç değilse Kayseri’de bir iş bulur çalışırım dedim. Anamı ikna ettim Kayseri’ye göçtük. Orada tezgâh yok çalışmıyorum. Kapalı çarşıdan incir aldım üzüm aldım bir terazi alarak onları kağnı pazarında sattım. Bir kış geçimi bu şekilde sağladık. Bahar gelince de eskicilik yapmaya başladım. Bir süre de bu şekilde çalıştım. Birgin rahmetli kaymakçı oğlunun Ahmetle şehirde gezerken bir adam geldi “kömür boşaltır mısınız?” dedi. İşe ihtiyacımız var tamam dedik. Bizi istasyona götürdü koca bir vagon kömür fiyatı kestik çalışmaya başladık kömür boşaltırken gözlere gözlük verirlermiş bize vermediler iş bittikten sonra gözlerimiz yanmaya başladı oradan eve geldim bir hafta gözlerime patates bağladık açamadım gözlerimi o günleri böyle geçirdik. Kıtlık yıllar Mustafa Çilsalarla birlikte çerçiciliğe gittim. 1945 yılının 5. Ayında askere gittim. Askerden gelince yine tezgâh dokumaya başladın. Rahmetli Derviş Kilcinin Belediye Başkanı olduğu dönemdi beni muavin olarak belediyeye aldılar. Başımızda miskinin Mustafa ve hac Ahmet Çavuş vardı. Muavin olarak gidip gelirken bana araba sürdürürlerdi başkanın haberi olur ve bana direksiyonu verdirmedi bende 4 ay çalıştıktan sonra ayrıldım. Tezgâh dokumaya devam ettim bu arada evlendim abimden de ayrıldım 126 kira düğünüme para harcanmış bunun 26 lirası abime 100 lirası da kaput faizli borç borçlar ödenecek para yok evlenirken 9 tane bakır sini vermişlerdi bunun 7 tanesini alıp şehre götürdüm sinileri 29 liraya sattık. 26 lirası borç 3 lira para kalıyor. Aşıksarinin Mustafa ve bir otağı vardı hacı emmi diye onların yanına vardım. Onlara ben abimden ayrıldım ben bu ipleri dokuyacağım 3 lirada param var ona da kücü alacağım 100 lirada faizli borcum var dedim. Çalışacağım hem sizin borcunuzu hem de o borcu ödeyeceğim dedim Mustafa Çavuş dedi ki ohhhhooooo buradan alacak götürecek yüz lira borç ödeyecek sonrada bizim paramızı ödeyecek dedi. ortağı Ahmet efendi vardı yanımızdan kalktı içeri gitti içeriden 4 paket iplik getirdi. Ortağına bunları benim hesabıma yaz dedi bana da döndü bak oğlum bunları götür doku evela borçlarını öde ip bittikçe gel yine iplik al borçların bittikten sonra bana olan borcunu ister ver istersen verme sana helal olsun dedi. Orada ağladım, ipleri aldım, geldim ipler şovlanaca ben ayırt oldum. Evde yiyecek içecek yok evimizin aşağısında ihtiyar bir kadın vardı anam ona gitti 4 kilo kuru üzüm aldı bende halıcının Bekir Ağa vardı ona gittim bana 2 batman şovluk çavdar unu ver dedim. Buğday unu isteyecem de vermem dedi mi ortada kalacağım. Unu aldım geldim evde de kalaylı bir kap var üzümü ona ıslattık. Çavdar ekmeği ile de avratla karnımızı doyurduk. Kalan unla da ipi şovladık peştamal çektik kaput satılmıyor zaten. ben peştamalları dokumaya başladım. Gece gündüz 8 çift peştamal çıkartıyoruz. Rahmetlik avrat sarıyor bende dokuyorum. O yıllarda Hanımın Mıstık, Karalığın Bekir bunlarda dışarılara gidip mal satıyorlar. Bende peştamalları bir gün Mıstık ağaya bir gün Bekir ağaya götürüyorum. O peştamallarla borcu ödedim iplerin borcunu da verdim 4 pakette iplik aldım. Yalnız akşam işten sonra yatarken “Allah’ım bana 4 paket iplik sermayesi ver başka bir şey istemiyom.” diye dua ederdim. Bu arada Şükrü Kulkul ve Muharrem Usta araba almışlar bende iplik almaya gitmiştim Şükrü Kulkul, Mustafa bir araba aldık Osman la birlikte arabayı köye götürün dedi rahmetli Osmanla vardık arabayı aldık yola çıktık kara bayırın oraya vardık araba istop etti arabadan anlamazdık. Yalnız Osman fotocunun yanında çalıştıydı. Mustafa pislik geldi dedi karbüratörü söktük temizledik. Arabayı çalıştırdık ben orada usta oldum ve şoförlük hayatım burada başları. Geçmişle bu günü kıyaslarsak her ne kadar rahat bir hayat sürdüğümüz söylense de eski dostluklar yardımlaşmalar ve insanlıklar kalmadı. Herşey maddiyatla ölçülür oldu dedi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.