HACILAR’IN ELEKTRİĞE KAVUŞMASI YIL 1962

 

1960’lı yıllarda bebeklerin, altlarına henüz dere yataklarından toplanan ince kum serilmek suretiyle kundaklandıkları; emicek olarak da ağızlarına, kadınların büründükleri tülbentlerin ucuna çiğnenmiş üzüm konup yuvarlaklaştırılarak verildiği memleketimde büyük bir yenilik daha oldu. Gaz ocağı, gaz lambası ve löküs yetmiyormuş gibi bir de tüpgaz çıktı. Gazın yerini likit gaz aldı. Tüpgazla çalışan ocakların evlerde kullanılmaya başlandığı yıllar bir başka masal dünyasıdır.

Nihayet 1961 sonlarında benim halkım da daha modern bir dünyaya adım atmaya başladı: Elektrik geldi. Halil’in kahvesinde ilk kez yandığında nasıl da şaşırmıştı halk. Yer yurt görmemiş, şehir görmemiş halkımın çoğu bilmiyordu havadan kaplolarla taşınan bu elektriğin ne olduğunu. 1962’de ise devlet dairelerinde, kurumlarında ve belli başlı evlerde elektrik kullanılmaya başlanmıştı. Halkım çeşme suyuna da 1972’de kavuşacak, böylece yer altından gelen borularla da yaklaşık on yıl sonra tanışmış olacaktı.

Ne yazık ki 1970’li yıllarda bağlarda hala elektrik yoktu. İmkan olsa dahi evlere elektrik tesisatı çekecek insan yoktu. Ne yapıp edip elektrikçiliği Hacılar’da meslek haline getirmek gerekiyordu. Nedendir bilinmez, bu meslek hafife alınmış ve şamata konusu olmuştu. Halil Taşar’ın, bir sohbet sırasında söylediği, yahu biz adamın dalaverecisine elektrikçi derdik, meğer ne kıymetliymiş, sözü sanırım o zamanki algılayışı anlatmakta. Fakat değişim çok hızlıydı ve halkım bu elektrikle de kısa sürede bir ünsiyet peyda edecek, hatta elektrik konusunda çok büyük işlere imza atacaktı.

Elektriğin ne olduğunu anlamamakta haklı olan ve elektrik gibi bir nimete çok geç kavuşan halkımdan, o zaman okuyan ve Avrupa’yı da görmüş olan gençlerinden henüz 22 yaşında olan birinin, avukat Ömer Baktır’ın Almanya’dan Halil Çavuşoğlu, Sadettin Erkan, Mehmet Doğan ve Mehmet Özenç’e gönderdiği mektuplarla başlayan bir rüya daha gerçekleşme safhasına girer. Bu öncü gruba daha sonra Mustafa Derin, Rasim Çetinkaya ve Mustafa Boydak da dahil olur.   

Sadece kendini değil, halkını da daha müreffeh, daha aydın bir geleceğe taşıma hayalleriyle yanıp tutuşan Ömer Baktır, kendisini anlayabilecek insanlara yazdığı bu mektuplarında tıpkı Almanya’da gördüğü gibi yüz binlerce dönüm arazi üzerine kurulan, yüz elli bin insanın çalıştığı fabrikalar gibi, Hacılarlıların ortak olacağı, çocuklarının çalışacağı, zamanla kuluçka gibi gelişecek fabrikalar kurma düşüncesini anlatır onlara ve fikirlerini sorar. Onlar da Almanya’daki işçiler gibi sahiplenirler bu düşünceleri; derhal çalışmalara başlanır. Hatta yine Ömer Baktır’ın telkinleriyle bu fabrikalara teknik eleman yetiştirilmesi için okul açılması dahi planlanır. Bu düşünceye de seve seve sahip çıkan Halil Çavuşoğlu derhal meclisi toplar ve Hacılar Belediyesi tarafından o zaman 20.000 dönüm arazi istimlak edilip söz konusu amaç adına İl Milli Eğitim Müdürlüğüne verilir.

Nihayet, hayal edildiği gibi olmasa da, binden fazla Hacılarlının katıldığı bir ortaklıkla 1974 yılında toprağım üzerinde, üniversiteden henüz mezun olmuş olan elektrik mühendisi Sadettin Erkan’ın da telkinleriyle Hacılar Elektrik Sanayi (HES) adıyla anılan, kablo üreten, daha sonra hızla gelişerek ileri teknoloji ürünü kablolar üretmekte olan dünya çapındaki bir işletme kurulmuş olur.  

KAYNAK PROF. DR ALİ ÇAVUŞOĞLU