1940’LI 50’Lİ YILLARDA HACILAR’DAN ANILAR

1940’LI 50’Lİ YILLARDA HACILAR’DAN ANILAR

1940’lı 50’li yıllarda makas çok değerliydi ve ayakkabı almak da o kadar kolay değildi; olanlar da köşker9de yamanır yamanır giyinilirdi. Ayakkabısı olan artık yamanamaz hale gelinceye kadar senede en az birkaç kez gider gelirdi köşkere. Üste başa giyilenlerin hikayesi ise ayakkabılarınkinden eskidir. Uzun süre giyinmekten rengi kaybolmuş, yamana yamana da asıl kumaş neredeyse kaybolmuş esvap giymeyi onur sayan halkım, şükürler olsun ki yamalı elbise giymekten arsınır olmuştur. Aman haa! Bunu sakın yamalı elbise giymeyi kınadığım için söylediğimi düşünmeyin. Elbette onurdur yamalı elbise giyebilmek. Fakat çağ değişti, yeni statüler oluştu, yeni onur anlayışları da…

1950 öncesi çoğunlukla çarık ve nalın giyinilirdi. Olmayanlar da çıplak ayakla dolaşırlardı. 1960’lardan sonra Hacılar halkı daha sık Kayseri’ye gidip gelmeye başlayınca durum biraz değişmiş, insanlar umumen para kazanmaya, farklı mesleklerde çalışmaya başlamışlar ve Hacılar’a da yeni tüketim maddeleri gelmeye başlamıştı. Erkeklerin ayaklarında “kardaşlar lastiği” denen kara lastik ayakkabı, kadınların ayaklarında süngerimsi ya da naylon terlikler, çocukların ayaklarında da yanları açık naylon ayakkabılar gözde giyecekler olmuştu ve Hacılar’daki ekonomik değişimin ilk habercilerindendi. Yağmur yağınca, bir su birikintisine basınca ya da terleyince bu naylon ayakkabılar vıcık vıcık olurdu. Şayet ayakta bir çorap var idiyse ya çıkarılır ya da ayakta öylece ıslak ıslak giyilmeye devam edilirdi. Bu arada çok geçmeden “meslastik” ve

gelmeye başladı. Babalar ve dedeler genellikle meslastik giydiler. Bilhassa kışın bu ayakkabılar çok rahat oluyordu. Zira çoraba benzeyen ve ayrıca bir lastiğin içine sokularak giyilen, abdest alırken üzerine su mesh etmek kafi olduğu için de adına mest denen bu ayakkabılar bilhassa soğuk havalarda büyük nimetti. Halen de giyinilmektedir. Özellikle kalabalık ailelerde küçüklerin kullandıkları ayakkabı ve diğer eşyalar genellikle bir büyüğün kullandığı giysilerdi; büyüklere yeni bir eşya alınınca eskiler küçüklere devrolunurdu. Zaman zaman, bilhassa bayramlarda küçükler de sevindirilirdi elbette.

 

PROF .DR ALİ ÇAVUŞOĞLU :BÜYÜK DAĞIN SIRRI