ŞEREF ALGUR

Sağlık 10.06.2016 - 15:04, Güncelleme: 02.02.2024 - 04:38 2471+ kez okundu.
 

ŞEREF ALGUR

ŞEREF BEY SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?1965 Hacılar doğumluyum. Liseyi Kayseri lisesinde bitirdim. Daha sonra Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümüne girdim. Öğrenme psikolojisi alanında yüksek lisans yaptım. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra İstanbul Psikodrama enstitüsü nde 12 yıl grup psikoterapisi ile ilgili eğitimi aldım. Hala Kayseri Psikodrama enstitüsübaşkanlığını yürütmekteyim.ŞEREF BEY PSİKODRAMA NEDİR?Psikodrama grup Piskoterapisliği şekli uzun süreli eğitimden geçtikten sonra yapılan bir terapi şekli harekete dayalı insanların bilinç atlarını tekrar bilinç düzeyine çıkartıp onları değiştirmeyi amaçlayan bir Piskotrapi şekli. Bu terapi şekli ülkemizde hızla yaygınlaşmakta, Kayseri'de psikologlara , psikolojik danışmanlara, psikiyatri asistanlarına bu tür eğitimi vermekte tek yetkilendirildik. Kayseri Psikodrama enstitüsünde Kayseri için büyük bir şans çünkü normalde ruh sağlığı çalışanları eğitim almak için İstanbul'a gitmek yerine merkezimizden de alabilirler. Bizim verdiğimiz eğitimler uluslararası bir eğitim diplomalar Avrupa birliği onaylı olmaktadır. KURUMUNUZ EĞİTİMİN YANINDA BAŞKA NE GİBİ HİZMETLER VERMEKTE?Merkezimizde travma, yangın, ölüm , taciz gibi konularda bunun yanında aile problemleri, bireysel problemler gibi alanlarda da psikolojik danışmanlık hizmetleri vermekteyiz. Ayrıca iş yerlerine yönelikte endüstriyel hizmetlerimiz var. İş yerlerinde motivasyon takım çalışması, etkili iletişim, liderlik eğitimleri verimlilik gibi konularda da iş yerlerine yönelik eğitimler düzenlemekteyiz. Bu eğitimlerimiz uzmanlarımızın gözetiminde tamamen bilimsel yöntemlerle kullanarak yapılmakta. SİZİN VERDİĞİNİZ HİZMETLERE TOPLUMUN İLGİSİ VAR MI?Yaşadığımız zamanda bizim verdiğimiz hizmetlere ihtiyaç daha da artmakta. Önceki yıllarda psikolaga gitmek ayıp sayılırdı. Fakat toplum buna alışmakta. Kültürel bir değişim yaşanmakta. Çünkü insanlar ne kadar toplum içerisinde yaşasalar da insanlar yalnızlıklarından dolayı bir takım problemler yaşamaktalar. Çağımızın en büyük hastalıklarından biri depresyon, aşırı stres ve bu duygularını bir başkasına anlatamama, paylaşamama hep içine atma. Dolayısıyla insanlar sorunları ile baş başa kalmakta ve buda bizim gibi merkezlere olan ihtiyacı artırmakta. Bizim merkezimiz aile danışmanlığı alanında Kayseri'de bulunan tek yasal, aile ve sosyal politikalar bakanlığı tarafından denetlenen bir merkez.ÜLKEMİZDE AİLE TOPLUMUN EN ÖNEMLİ TEMEL TAŞI BİR UZMAN GÖZÜ İLE BU KONUDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELER?Ahmet Bey gerçekten toplum çok hızlı değişti. Kapital sistemle birlikte hızlı tüketim alışkanlıkları arttı. Bakın size şöyle bir şey söyleyim. Yemeğimiz bile çok hızlı fastfood türü yemekler tüketiyoruz. İlişkilerimizde böyle ilişkilerimizi de çok hızlı tüketiyoruz. Bundan 10-15 yıl önce aile sistemi daha farklıydı. Şimdi neden değişti aile siste mi? Aile sistemi değiştiği zaman çevre değişiyor, evlerin yapısı değişiyor, eşyalar değişiyor dolayısıyla her şey değişiyor. Eskiden büyük evler rövanştayken şimdi küçük evlere talep var. Çünkü aileler artık evleri otel gibi kullanıyorlar. Yemeğini dışarıda yiyor, misafirlerini evi dışında ağırlıyor ve bu değişiklik bile sistemi değiştiriyor. Ayrıca evlilik şekli görücü usulü ile olurken şimdi flört evlilikleri çoğalmaya başladı. Bu evlilikler ilk bakışta bilimsel ve mükemmel gibi görünse de hiçte o noktada değil. Çünkü bu evlilikte çiftler birbirlerine olması gerekenleri gösteriyorlar. Gerçek yüzlerini göstermiyorlar, birde kitle işletişim araçları, sosyal medyada evliliği etkileyebiliyor. Şunu görüyorum mutlu bir ailenin olabilmesi için evlilikte en önemli nokta fedakârlık ama buda yok olmakta, ilişkileri çabuk tüketiyoruz diyoruz. İnsanlar evleniyor ve üç ay sonra boşanabiliyor. Bu çok enteresan, tabi bunun sebeplerinin başında maddi problemler, yetinmeme duyguları birde sistemin pompaladığı daha iyisi daha iyisi bunun yanında birde kişisel gelişim gibi saçmalıklar. Başarıya sadece başarıya ve maddi doyuma odaklı yaklaşımlar maalesef toplumuzu olumsuz etkileyebilmekte. Tabi ki bu anlayışlar toplumda birinci sıraya oturduğu zaman ailelerde etkilenmekte ve ailelerde çatışmalar başlamakta. Boşanmalarda en büyük zorluğu çocuklar görmekte. Çünkü boşanan ebeveynler yeniden evlenerek başka bir hayat kurabilirler. Ama anne baba olmanın boşanma lüksü yok. Çocuğun böyle bir tercih hakkı yok. Yani siz ayrılsanız da hatalı olsanız da hangi tarafın hatalı olması dahi çok çok önemli değil. Anne baba olma olgusunu hiçbir zaman değiştiremeyeceksiniz. Tabi çocuklar bu noktada çok çabuk etkilenebiliyorlar. İlk sevgiyi ilk temel güven duygusunu aldığımız yer aile. Bunu alamadığımız zaman tabi ki bir takım ruhsal boşluklar, içsel çatışmalar, bu sevgiyi dışarda ararız. Bu sevgi yoksunluğu sigara ve zararlı alışkanlıklar madde kullanımı gibi noktalarda karşımıza çıkabilmekte. Tabi birde madalyonun diğer yüzü var. Boşanmada aslında bir seçenek ama her şey bitikten sonra bu seçenek düşünülmeli. Boşanma sadece hukuksal boşanma değil, ailede önce duygusal boşanma başlar ve ilişki gönüllülük ilişkisinden zorunluluk ilişkisine dönüşür. Bu duygusal boşanmanın ilk emaresi daha sonra fiziksel boşanma başlar, yataklar ayrılır ve ailenin en önemli buluşma noktası olan sofra ayrılıyor. En sonunda hukuksal ayrılık başlıyor. Tabi ailede bütün bunlar oluyorsa çatışmalar en üst noktaya gelmiş ve bütün seçenekler denendikten sonra boşanmada bir çözümdür.TOPLUMLARDA HOŞGÖRÜ VE TOPLUM PSİKOLOJİSİ HAKKINDA NELER DERSİNİZ?Toplumları çürüten şeyler ön yargılar ve hoşgörüsüzlüktür. Bir toplumun en önemli virüsleridir. Büyük bir çınar ağacı düşünün çok ihtişamlıdır. Bir çınar ağacı bin sene yaşayabilir, ama o çınar ağacını küçük bir kurtçuk bitirebilir. Ben toplumsal alanda hoşgörü derken hep aynı şeyleri düşünmeyiz, hep aynı şeyleri hissetmeyiz. Âma hoşgörüde şöyle bir şey var. Sen benden farklısın, bende senden farklıyım. Fakat ben seni sen olduğun için kabul ediyorum. Ben seni etiketlerinle değerlendirmiyorum, saf sen olduğun için seviyorum. Hatta bunu daha evrensel bir noktaya getirecek olursak, hepimiz insanız sonuçta farklı dini inançlarımız olabilir. Olaylara farklı bakabiliriz farklı algılarız, o yüzden toplumun bu şekilde bakmaya ihtiyacı var. Diye düşünüyorum. Çünkü farklılıklar bir toplumun zenginliğidir, farklılıklar bir toplumun gelişmişliği ve demokrasi kültürünün olmazsa olmazıdır. Demokrasi kültürü yaşantımızda oldukça önemlidir. Yunus Emre'nin bir sözü vardır. Yaradılanı severim, yaradandan ötürü. Bu evrensel bir bakış açısıdır. Toplumlara da bu açıdan bakmak çok önemlidir. Bir de şöyle düşünmek lazım. Yaşam çok kısa, biz zannediyoruz ki yaşamda her şey kalıcı. Düşünecek olursak, yaşamda bizim olan hiç bir şey yok. Şimdi düşünüyorum çocuğumuz bile bizim değil Allah korusun yarın ölebilir. Yapacağınız bir şey var mı? Yok. Sadece yas tutabilirsiniz. Bakın bedenimiz bile bizim değil. Bedenimiz bizim olsaydı, onu ölüme karşı koruyabilirdik. Fakat onu da koruyamıyoruz. Ölünce bir mezara defnediliyor ve en sevdiklerimiz bile hemen oradan ayrılıyor. Orada çürüyorsunuz. Peki, bizim olmayan şey için bu kadar kin, bu mücadelemiz, birbirimize hoşgörüsüzce bakmamızın anlamı ne. Ben bunu anlayamıyorum. Yaşamı bir tiyatro sahnesine benzetiyorum. Biz burada kendimize biçilen rolleri oynuyoruz. Hayat bu. Rollerimiz bitecek, sahne kapanacak. Bizler sahneden çekileceğiz, başkaları gelecek ve onlar da başka roller alacak. Hayat bu anlamdan ve bu derinlikten bakabilirsek galiba birbirimizi çok iyi anlayabiliriz. Yoksa sığ, yüzeysel bakarsak, sanki her şey bizim olacak gibi bakarsak hiç huzuru bulamayız. Yaşamı ciddiye almak ya da almamakta çok büyük problem. Çünkü yaşamı ciddiye aldığınızda onun yükü altında ezilirsiniz. Tiye aldığınızda da hayata bir şey katmazsınız, önemli olan o doyumu yaşayabilmek ve hayatı anlamlı kılabilmektir. YAŞADIĞIMIZ ZAMANDA MADDİYAT NİÇİN HEP ÖN PLANDA?Maddiyat ön plana çıkıyor. Çünkü kapitalist sistem şunu söylüyor tüket, daha çok tüket eskisini at yenisini al. Sürekli reklamlarla tüketim çılgınlığı beynimize pompalanıyor. Dolayısıyla beynimize pompalandığı içinde üretmeden tüketme kavramı gelişiyor. Bakın üretmeden tükettiğiniz zaman toplumda tıkanıklıklar, ekonomik krizler, intihar olayların yükselmesi, aile problemleri artar. Çünkü üretmeden tükettiğimiz zaman bunun sıkıntısını bir süre sonra yaşarsınız. Yaşam öyle bir şey ki yaşadıklarınızın bedelini size ödetir. Yaşamda bedel ödemeden bir şeyler elde ediyorsanız, bu belli bir noktada şamar gibi karşınıza çıkar. Yaşam o yüzden çok önemli bedel ödetiyor. Bize üretmeden tüketen bir toplum haline getiriliyoruz. Bizim kendi gerçekliklerimizle yaptığımız harcamalar birbiriyle uyuşmadığı zaman problem başlıyor. Bir de bizim toplumuzun el gördülük sorunu var. Başkası ne der el alem ne der. Bu ciddi anlamda bir psikolojik sıkıntı. Ben bir bireyim o zaman kimin nasıl bakacağı veya ne diyeceği beni enterese etmemeli. Bu benim hayatım ve bu hayatımın sorumluluğunu alabilmeliyim. Aslında bu el alem ne der sözünün altında yatan temel nokta kişinin kendi hayatının sorumluluğunu alamamasıdır. Dolayısıyla kişi kendi hayatının sorumluluğunu alamadığı zaman kendi olamıyor. Başka biri olmaya başlıyor, topluma yabancılaşıyor başkaları için yaşıyor ve başkalarının isteklerine göre duygularını yönlendirmeye başlıyor. Topluma yabancılaşıyor. Dolayısıyla kendi hayatımızın sorumluluğunu alabilirsek hem gelişiriz, hem toplumu geliştiririz ve birey olabilme şuurunu elde ederiz ki buda demokrasimizin en önemli temel taşıdır. UZMAN GÖZÜYLE HACILAR NASIL GÖRÜLÜYOR?Hacılar çok hızlı bir değişim içerisinde ilçemizde kültürel bir değişim var. Sosyal bir değişim var. Çünkü insanların ilişki biçimleri değişiyor, hayata bakışları değişiyor. Hacılar daha kapalı bir toplumken dışarı açılma noktası toplumu değiştirebiliyor. Fakat çok hızlı değişimler ve özellikle de kültürel altyapısı hazırlanmadan oluşan değişimler toplumda sıkıntılara sebep olur. Çünkü bu değişimle birtakım ananelerini ve kültürel özelliklerini yitirmeye başlar. Yardım severliğimiz azalmakta. Özellikle gençlerimiz için çok şeyler yapmalıyız. Çünkü gençlerimizi başıboş bıraktığınızda bir takım olumsuz alışkanlıklar uyuşturucu alışkanlıkları bunlara çok dikkat edilmeli. Bunlar bizim geleceğimizi de etkileyebilmekte. yaşlı kesim ve genç nesiller arasında anlayış farkı çok fazla bu normal görülebilir. Ama toplumu toplum yapan kültür özellikleri kaybolmaya başlarsa, bizi bir arada tutan şeyler ortak bakabilme, ortak düşünebilme ve hissedebilmeyi kaybettiğimizde olaylara ortak bakamayız. Ortak hissedemeyiz. Farklı olsak da mutlulukta, tasada ortak hissedebilme duygumuzu kaybetmemeliyiz. Bunun içinde sosyal ve kültürel faaliyetlerle insanlarımızı kaynaştırmalıyız İNTİHAR OLAYLARI ARTIŞ GÖSTERMEKTE BUNUN SEBEBİ NEDİR?Son yıllarda intihar olayları çok arttı. İnsanlar neden intihar eder. Noktasına gelirsek bunun en önemli sebeplerinden biri aşırı stres etkeninde kişi sorununu çözümlenmeyeceğine inancı varsa ve sorunu ile ilgili alternatif yollar bulamıyorsa. Depresyondaysa, kendini aşırı derecede yalnız hissediyorsa ve maalesef intihara eğilimli olabiliyor. İntihar noktasında bazı yanlış düşüncelerimiz var. Bir kişi intiharı dile getiriyorsa, o etmez çok yanlış bir olgudur. Çünkü bir fizyoterapist intihar noktasını duyduğu zaman mutlaka her noktada önlemini alır. Onun için bir kişi intiharı dillendiriyorsa mutlaka bunun bütün tedbirleri alınmalı. Bir de bu konuda şöyle yanlış bir inanç var, bir kişi bir sefer intihara kalkışır ve başarısız olursa daha sonra intihar girişiminde bulunmaz. Diye yanlış bir kanı var. Bu olayların artmasındaki en büyük etkende, toplumdaki yardım mekanizmasının çökmesinden kaynaklanmakta. Yardım mekanizması derken, bu psikolojik bir yardım komşuluk ilişkilerimiz bitti. Apartmanlarda lüks yaşıyoruz, ama insanlar mutsuz. Tek katlı evlerde yaşıyorduk, ama insanlık ilişkilerimiz çok daha yakın ve sıcaktı. Ama apartman hayatıyla bu ilişkilerde bitti. Bir topluma teknoloji ne kadar hızlı giriyorsa bu teknolojik gelişmeler toplumu yabancılaştırıyor. Buda insanları bunalıma sürükleyerek intihar gibi istenmeyen olayların meydana gelmesine sebep oluyor.

ŞEREF BEY SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?
1965 Hacılar doğumluyum. Liseyi Kayseri lisesinde bitirdim. Daha sonra Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümüne girdim. Öğrenme psikolojisi alanında yüksek lisans yaptım. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra İstanbul Psikodrama enstitüsü nde 12 yıl grup psikoterapisi ile ilgili eğitimi aldım. Hala Kayseri Psikodrama enstitüsübaşkanlığını yürütmekteyim.
ŞEREF BEY PSİKODRAMA NEDİR?
Psikodrama grup Piskoterapisliği şekli uzun süreli eğitimden geçtikten sonra yapılan bir terapi şekli harekete dayalı insanların bilinç atlarını tekrar bilinç düzeyine çıkartıp onları değiştirmeyi amaçlayan bir Piskotrapi şekli. Bu terapi şekli ülkemizde hızla yaygınlaşmakta, Kayseri'de psikologlara , psikolojik danışmanlara, psikiyatri asistanlarına bu tür eğitimi vermekte tek yetkilendirildik. Kayseri Psikodrama enstitüsünde Kayseri için büyük bir şans çünkü normalde ruh sağlığı çalışanları eğitim almak için İstanbul'a gitmek yerine merkezimizden de alabilirler. Bizim verdiğimiz eğitimler uluslararası bir eğitim diplomalar Avrupa birliği onaylı olmaktadır.

KURUMUNUZ EĞİTİMİN YANINDA BAŞKA NE GİBİ HİZMETLER VERMEKTE?
Merkezimizde travma, yangın, ölüm , taciz gibi konularda bunun yanında aile problemleri, bireysel problemler gibi alanlarda da psikolojik danışmanlık hizmetleri vermekteyiz. Ayrıca iş yerlerine yönelikte endüstriyel hizmetlerimiz var. İş yerlerinde motivasyon takım çalışması, etkili iletişim, liderlik eğitimleri verimlilik gibi konularda da iş yerlerine yönelik eğitimler düzenlemekteyiz. Bu eğitimlerimiz uzmanlarımızın gözetiminde tamamen bilimsel yöntemlerle kullanarak yapılmakta.

SİZİN VERDİĞİNİZ HİZMETLERE TOPLUMUN İLGİSİ VAR MI?
Yaşadığımız zamanda bizim verdiğimiz hizmetlere ihtiyaç daha da artmakta. Önceki yıllarda psikolaga gitmek ayıp sayılırdı. Fakat toplum buna alışmakta. Kültürel bir değişim yaşanmakta. Çünkü insanlar ne kadar toplum içerisinde yaşasalar da insanlar yalnızlıklarından dolayı bir takım problemler yaşamaktalar. Çağımızın en büyük hastalıklarından biri depresyon, aşırı stres ve bu duygularını bir başkasına anlatamama, paylaşamama hep içine atma. Dolayısıyla insanlar sorunları ile baş başa kalmakta ve buda bizim gibi merkezlere olan ihtiyacı artırmakta. Bizim merkezimiz aile danışmanlığı alanında Kayseri'de bulunan tek yasal, aile ve sosyal politikalar bakanlığı tarafından denetlenen bir merkez.
ÜLKEMİZDE AİLE TOPLUMUN EN ÖNEMLİ TEMEL TAŞI BİR UZMAN GÖZÜ İLE BU KONUDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELER?
Ahmet Bey gerçekten toplum çok hızlı değişti. Kapital sistemle birlikte hızlı tüketim alışkanlıkları arttı. Bakın size şöyle bir şey söyleyim. Yemeğimiz bile çok hızlı fastfood türü yemekler tüketiyoruz. İlişkilerimizde böyle ilişkilerimizi de çok hızlı tüketiyoruz. Bundan 10-15 yıl önce aile sistemi daha farklıydı. Şimdi neden değişti aile siste mi? Aile sistemi değiştiği zaman çevre değişiyor, evlerin yapısı değişiyor, eşyalar değişiyor dolayısıyla her şey değişiyor. Eskiden büyük evler rövanştayken şimdi küçük evlere talep var. Çünkü aileler artık evleri otel gibi kullanıyorlar. Yemeğini dışarıda yiyor, misafirlerini evi dışında ağırlıyor ve bu değişiklik bile sistemi değiştiriyor. Ayrıca evlilik şekli görücü usulü ile olurken şimdi flört evlilikleri çoğalmaya başladı. Bu evlilikler ilk bakışta bilimsel ve mükemmel gibi görünse de hiçte o noktada değil. Çünkü bu evlilikte çiftler birbirlerine olması gerekenleri gösteriyorlar. Gerçek yüzlerini göstermiyorlar, birde kitle işletişim araçları, sosyal medyada evliliği etkileyebiliyor. Şunu görüyorum mutlu bir ailenin olabilmesi için evlilikte en önemli nokta fedakârlık ama buda yok olmakta, ilişkileri çabuk tüketiyoruz diyoruz. İnsanlar evleniyor ve üç ay sonra boşanabiliyor. Bu çok enteresan, tabi bunun sebeplerinin başında maddi problemler, yetinmeme duyguları birde sistemin pompaladığı daha iyisi daha iyisi bunun yanında birde kişisel gelişim gibi saçmalıklar. Başarıya sadece başarıya ve maddi doyuma odaklı yaklaşımlar maalesef toplumuzu olumsuz etkileyebilmekte. Tabi ki bu anlayışlar toplumda birinci sıraya oturduğu zaman ailelerde etkilenmekte ve ailelerde çatışmalar başlamakta.
Boşanmalarda en büyük zorluğu çocuklar görmekte. Çünkü boşanan ebeveynler yeniden evlenerek başka bir hayat kurabilirler. Ama anne baba olmanın boşanma lüksü yok. Çocuğun böyle bir tercih hakkı yok. Yani siz ayrılsanız da hatalı olsanız da hangi tarafın hatalı olması dahi çok çok önemli değil. Anne baba olma olgusunu hiçbir zaman değiştiremeyeceksiniz. Tabi çocuklar bu noktada çok çabuk etkilenebiliyorlar. İlk sevgiyi ilk temel güven duygusunu aldığımız yer aile. Bunu alamadığımız zaman tabi ki bir takım ruhsal boşluklar, içsel çatışmalar, bu sevgiyi dışarda ararız. Bu sevgi yoksunluğu sigara ve zararlı alışkanlıklar madde kullanımı gibi noktalarda karşımıza çıkabilmekte. Tabi birde madalyonun diğer yüzü var. Boşanmada aslında bir seçenek ama her şey bitikten sonra bu seçenek düşünülmeli. Boşanma sadece hukuksal boşanma değil, ailede önce duygusal boşanma başlar ve ilişki gönüllülük ilişkisinden zorunluluk ilişkisine dönüşür. Bu duygusal boşanmanın ilk emaresi daha sonra fiziksel boşanma başlar, yataklar ayrılır ve ailenin en önemli buluşma noktası olan sofra ayrılıyor. En sonunda hukuksal ayrılık başlıyor. Tabi ailede bütün bunlar oluyorsa çatışmalar en üst noktaya gelmiş ve bütün seçenekler denendikten sonra boşanmada bir çözümdür.
TOPLUMLARDA HOŞGÖRÜ VE TOPLUM PSİKOLOJİSİ HAKKINDA NELER DERSİNİZ?
Toplumları çürüten şeyler ön yargılar ve hoşgörüsüzlüktür. Bir toplumun en önemli virüsleridir. Büyük bir çınar ağacı düşünün çok ihtişamlıdır. Bir çınar ağacı bin sene yaşayabilir, ama o çınar ağacını küçük bir kurtçuk bitirebilir. Ben toplumsal alanda hoşgörü derken hep aynı şeyleri düşünmeyiz, hep aynı şeyleri hissetmeyiz. Âma hoşgörüde şöyle bir şey var. Sen benden farklısın, bende senden farklıyım. Fakat ben seni sen olduğun için kabul ediyorum. Ben seni etiketlerinle değerlendirmiyorum, saf sen olduğun için seviyorum. Hatta bunu daha evrensel bir noktaya getirecek olursak, hepimiz insanız sonuçta farklı dini inançlarımız olabilir. Olaylara farklı bakabiliriz farklı algılarız, o yüzden toplumun bu şekilde bakmaya ihtiyacı var. Diye düşünüyorum. Çünkü farklılıklar bir toplumun zenginliğidir, farklılıklar bir toplumun gelişmişliği ve demokrasi kültürünün olmazsa olmazıdır. Demokrasi kültürü yaşantımızda oldukça önemlidir. Yunus Emre'nin bir sözü vardır. Yaradılanı severim, yaradandan ötürü. Bu evrensel bir bakış açısıdır. Toplumlara da bu açıdan bakmak çok önemlidir. Bir de şöyle düşünmek lazım. Yaşam çok kısa, biz zannediyoruz ki yaşamda her şey kalıcı. Düşünecek olursak, yaşamda bizim olan hiç bir şey yok. Şimdi düşünüyorum çocuğumuz bile bizim değil Allah korusun yarın ölebilir. Yapacağınız bir şey var mı? Yok. Sadece yas tutabilirsiniz. Bakın bedenimiz bile bizim değil. Bedenimiz bizim olsaydı, onu ölüme karşı koruyabilirdik. Fakat onu da koruyamıyoruz. Ölünce bir mezara defnediliyor ve en sevdiklerimiz bile hemen oradan ayrılıyor. Orada çürüyorsunuz. Peki, bizim olmayan şey için bu kadar kin, bu mücadelemiz, birbirimize hoşgörüsüzce bakmamızın anlamı ne. Ben bunu anlayamıyorum. Yaşamı bir tiyatro sahnesine benzetiyorum. Biz burada kendimize biçilen rolleri oynuyoruz. Hayat bu. Rollerimiz bitecek, sahne kapanacak. Bizler sahneden çekileceğiz, başkaları gelecek ve onlar da başka roller alacak. Hayat bu anlamdan ve bu derinlikten bakabilirsek galiba birbirimizi çok iyi anlayabiliriz. Yoksa sığ, yüzeysel bakarsak, sanki her şey bizim olacak gibi bakarsak hiç huzuru bulamayız. Yaşamı ciddiye almak ya da almamakta çok büyük problem. Çünkü yaşamı ciddiye aldığınızda onun yükü altında ezilirsiniz. Tiye aldığınızda da hayata bir şey katmazsınız, önemli olan o doyumu yaşayabilmek ve hayatı anlamlı kılabilmektir.

YAŞADIĞIMIZ ZAMANDA MADDİYAT NİÇİN HEP ÖN PLANDA?
Maddiyat ön plana çıkıyor. Çünkü kapitalist sistem şunu söylüyor tüket, daha çok tüket eskisini at yenisini al. Sürekli reklamlarla tüketim çılgınlığı beynimize pompalanıyor. Dolayısıyla beynimize pompalandığı içinde üretmeden tüketme kavramı gelişiyor. Bakın üretmeden tükettiğiniz zaman toplumda tıkanıklıklar, ekonomik krizler, intihar olayların yükselmesi, aile problemleri artar. Çünkü üretmeden tükettiğimiz zaman bunun sıkıntısını bir süre sonra yaşarsınız. Yaşam öyle bir şey ki yaşadıklarınızın bedelini size ödetir. Yaşamda bedel ödemeden bir şeyler elde ediyorsanız, bu belli bir noktada şamar gibi karşınıza çıkar. Yaşam o yüzden çok önemli bedel ödetiyor. Bize üretmeden tüketen bir toplum haline getiriliyoruz. Bizim kendi gerçekliklerimizle yaptığımız harcamalar birbiriyle uyuşmadığı zaman problem başlıyor. Bir de bizim toplumuzun el gördülük sorunu var. Başkası ne der el alem ne der. Bu ciddi anlamda bir psikolojik sıkıntı. Ben bir bireyim o zaman kimin nasıl bakacağı veya ne diyeceği beni enterese etmemeli. Bu benim hayatım ve bu hayatımın sorumluluğunu alabilmeliyim. Aslında bu el alem ne der sözünün altında yatan temel nokta kişinin kendi hayatının sorumluluğunu alamamasıdır. Dolayısıyla kişi kendi hayatının sorumluluğunu alamadığı zaman kendi olamıyor. Başka biri olmaya başlıyor, topluma yabancılaşıyor başkaları için yaşıyor ve başkalarının isteklerine göre duygularını yönlendirmeye başlıyor. Topluma yabancılaşıyor. Dolayısıyla kendi hayatımızın sorumluluğunu alabilirsek hem gelişiriz, hem toplumu geliştiririz ve birey olabilme şuurunu elde ederiz ki buda demokrasimizin en önemli temel taşıdır.

UZMAN GÖZÜYLE HACILAR NASIL GÖRÜLÜYOR?
Hacılar çok hızlı bir değişim içerisinde ilçemizde kültürel bir değişim var. Sosyal bir değişim var. Çünkü insanların ilişki biçimleri değişiyor, hayata bakışları değişiyor. Hacılar daha kapalı bir toplumken dışarı açılma noktası toplumu değiştirebiliyor. Fakat çok hızlı değişimler ve özellikle de kültürel altyapısı hazırlanmadan oluşan değişimler toplumda sıkıntılara sebep olur. Çünkü bu değişimle birtakım ananelerini ve kültürel özelliklerini yitirmeye başlar. Yardım severliğimiz azalmakta. Özellikle gençlerimiz için çok şeyler yapmalıyız. Çünkü gençlerimizi başıboş bıraktığınızda bir takım olumsuz alışkanlıklar uyuşturucu alışkanlıkları bunlara çok dikkat edilmeli. Bunlar bizim geleceğimizi de etkileyebilmekte. yaşlı kesim ve genç nesiller arasında anlayış farkı çok fazla bu normal görülebilir. Ama toplumu toplum yapan kültür özellikleri kaybolmaya başlarsa, bizi bir arada tutan şeyler ortak bakabilme, ortak düşünebilme ve hissedebilmeyi kaybettiğimizde olaylara ortak bakamayız. Ortak hissedemeyiz. Farklı olsak da mutlulukta, tasada ortak hissedebilme duygumuzu kaybetmemeliyiz. Bunun içinde sosyal ve kültürel faaliyetlerle insanlarımızı kaynaştırmalıyız

İNTİHAR OLAYLARI ARTIŞ GÖSTERMEKTE BUNUN SEBEBİ NEDİR?
Son yıllarda intihar olayları çok arttı. İnsanlar neden intihar eder. Noktasına gelirsek bunun en önemli sebeplerinden biri aşırı stres etkeninde kişi sorununu çözümlenmeyeceğine inancı varsa ve sorunu ile ilgili alternatif yollar bulamıyorsa. Depresyondaysa, kendini aşırı derecede yalnız hissediyorsa ve maalesef intihara eğilimli olabiliyor. İntihar noktasında bazı yanlış düşüncelerimiz var. Bir kişi intiharı dile getiriyorsa, o etmez çok yanlış bir olgudur. Çünkü bir fizyoterapist intihar noktasını duyduğu zaman mutlaka her noktada önlemini alır. Onun için bir kişi intiharı dillendiriyorsa mutlaka bunun bütün tedbirleri alınmalı. Bir de bu konuda şöyle yanlış bir inanç var, bir kişi bir sefer intihara kalkışır ve başarısız olursa daha sonra intihar girişiminde bulunmaz. Diye yanlış bir kanı var. Bu olayların artmasındaki en büyük etkende, toplumdaki yardım mekanizmasının çökmesinden kaynaklanmakta. Yardım mekanizması derken, bu psikolojik bir yardım komşuluk ilişkilerimiz bitti. Apartmanlarda lüks yaşıyoruz, ama insanlar mutsuz. Tek katlı evlerde yaşıyorduk, ama insanlık ilişkilerimiz çok daha yakın ve sıcaktı. Ama apartman hayatıyla bu ilişkilerde bitti. Bir topluma teknoloji ne kadar hızlı giriyorsa bu teknolojik gelişmeler toplumu yabancılaştırıyor. Buda insanları bunalıma sürükleyerek intihar gibi istenmeyen olayların meydana gelmesine sebep oluyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hacilarhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.